Anne babalar çocuklarını, öğretmenler öğrencilerini, dede nineler torunlarını anlayamıyor. Bu kuşak çatışması eskiye göre çok daha belirgin. Teknolojinin hızla ilerlemesi, iletişim imkanlarının artması, bilgiye kolay ulaşım kuşak çatışmasını daha da körüklüyor. Günümüzde yaşayan insanlar uzmanlar tarafından aşağıda belirtildiği gibi beş nesil olarak sınıflandırılmıştır
Sessiz Kuşak (1920-1945 arası doğumlular):
Temsilcileri azalmış, yaşlanmış bir nesil. Çoğu dede ve nine olan bu nesil çeşitli yokluklar içinde, teknoloji görmeden yetişmiştir. Günümüzü ve kendinden sonraki nesilleri anlamada en çok sıkıntıyı bu nesil yaşamaktadır.
İkinci Dünya Savaşı Sonrası Kuşak (1946-1964 arası doğumlular):
Bugün önemli bir kısmı dede, anneanne, babaanne olmuştur. Bu kuşak ikinci dünya savaşı sonrasında yaşanan doğum patlaması döneminin çocuklarıdır. Savaş sonrasında tüm dünyada genişleyen ekonomi ile birlikte belirli bir gelir standardında yaşamışlardır. Hatta zamanında emekli ikramiyesi ile ev alabilmiş bir kuşaktır. Şu anda emekli maaşlarının yetersizliğinden muzdarip olan bu nesil;
İletişim şekli olarak yüz yüze sohbeti tercih etmekte,
Problem çözümünde geçmişte yaşanan deneyimleri kullanarak (nasıl çözülmüş ve sonuçları ne olmuş) çözüm arayışında olan.
Çalışma hayatı boyunca gelecekle ilgili yaşam beklentileri emeklilikte rahatlık ve düzenli bir hayat olan bir kuşaktır.
Eğitim hayatı boyunca geleneksel sınıf ortamına alışık olan bu nesil soru-cevap tekniği, geri bildirim ve derse katılım ile öğrenmekteydi. Bir öğretmen ya da otorite figürü eğitim hayatlarının olmazsa olmazıydı.
X Kuşağı (1965-1980 arası doğumlular):
Şu an 30-40 yaşlarında olan bu kuşak, merdaneli çamaşır makinesi, bantlı teyp görmüş bir nesildir. Darbeler, Vietnam Savaşı, Berlin Duvarının yıkılması, soğuk savaşın bitmesi ve globalleşme gibi bir tarihi sürece tanık olan kuşak.
İş yaşamında sadık, kanaat duyguları yüksek ve aynı işte uzun yıllar çalışmış olmaları ortak özellikleridir. Daha iyi kariyer imkanları ararlar, teknolojik devrime denk geldiklerinden zorunlu olarak teknoloji kullanmakla başlamışlardır.
Toplumsal sorunlara karşı duyarlı, iş motivasyonları yüksek, otoriteye saygılıdırlar. Kadınların iş gücüne başlaması ve az çocuk sahibi olunması bu kuşak içinde sıralanabilir.
X kuşağı sorunlarını kendi başlarına karşılamaya alışmış olduklarından iyi işlev gösterebilmek için grup desteğine ihtiyaç duyan Baby Boomers’lardan daha çok kendilerine güvenirler.
Y (Milenyum) Kuşağı (1981-2000 arası doğumlular):
Globalleşmenin, aşırı bireyciliğin, sürekli imge bombardımanı yapan medyanın etkisi altında büyüyen bu kuşağın eğitim ve iş hayatında talepkar ve gerçekçi olmayan hedefleri olabiliyor. Bu kuşağa sosyal medya kuşağı da diyebiliriz. İnternet bağımlısı ve yalnız bir nesil olarak da nitelenebilmektedir. Ya da bugün onları anlamakta zorlanan anne-babaları ve eğtimciler böyle düşünmekte. Bir önceki nesillerle iletişim kurmakta zorlanan ama onlardan daha esnek olan bu kuşak için söyleyebileceklerimiz;
Kendini sosyal medya aracılığıyla ifade etmek isterler.
Problem çözümünde interneti ve çeşitli blogları kullandığı gibi, iş ve eğitim ortamında beyin fırtınası ile çözüme ulaşmayı tercih ederler.
Grup çalışmasına yatkın olan bu nesil, ekip içinde etkili bir şekilde çalışabilmektedir.
Gelecekle ilgili en büyük endişeleri ise tatminsizlik ve neyin mutlu edeceğini tam olarak bilememektir.
Bağımsız olmayı seviyorlar, özgürlüklerine düşkünler.
Otoriteyi sevmiyorlar.
Kendilerine kurallar koyulmasından hoşlanmazlar.
İş yaşamlarında kurallara ve mesai saatlerine göre çalışmayı sevmiyorlar. Buna rahatlıkla karşı çıkabiliyor, çok fazla iş değiştirebiliyorlar.
Otorite sevmediklerinden bir an önce müdür olmak ya da kendi işlerinin patronu olmak istiyorlar.
Farklı görüşlerin kendilerine dayatılmasına karşı çıkarlar.
Farklı görüştekileri acımasızca eleştirebilirler.
Kendi görüşlerine karşı olan eylemler gündeme geldiğinde hiç düşünmeden direnişe geçerler.
Direnişleri uğruna ölümü dahi göze alırlar ve istedikleri olana kadar direnmekten vazgeçmezler.
Onlar için gruplaşma ve akranlarına kendini kabul ettirme önemli olduğundan, sosyal gruplara katılma ve birlikte hareket etme önemlidir.
Sosyal medyayı etkin kullanırlar ve görüşlerini rahatlıkla dile getirmekten çekinmezler.
Bir olay karşısında eylemde bulunacakları zaman birliktelik kurmak için sosyal ağları ciddi bir araç olarak kullanırlar ve oradan yapılan çağrıları sorgusuzca kabul ederler.
SBS’lerden, TOEFL’lara bir önceki kuşaktan çok daha fazla sınava maruz kalan bu kuşak, bu aşırı maruz kalma durumu nedeniyle kurumsal eğitim kurumlarına yabancılaşmıştır.
Kendilerinden önceki nesilleri göre daha kısa dikkat süreleri ile dikkat çekerler. Ancak örgün ya da yaygın öğretim sistemi dışında da her alanda öğrenmenin keyifli olduğunu düşünen bir nesildir.
Sosyal medya araçları, gruplar gibi araçlar üzerinden kendi öğrenim süreçlerini düzenleyebilirler.
Z Kuşağı (2001-2014 arası doğumlular):
Tüketim toplumu içinde büyüyen “Z Kuşağı” temsilcileri, kendinden önce gelen tüm kuşaklardan çok farklı düşünmekteler.
Bu çocuklar zihinsel ve psikolojik açıdan çok hızlı gelişim göstermekteler, dolayısı ile öz güvenleri inanılmaz derecede gelişmiş durumda.
Ailelerinin korumacı davranışlarına karşın, bağımsız olmayı tercih ediyorlar. Buna rağmen içe dönük bir dünyaları var ve kolaylıkla arkadaşlıklar kuramıyorlar ve ekip çalışmasına da pek yatkın değiller. Örneğin, arkadaşları ile birlikte ödev yapmak, onlar için resmen eziyet. Ama eğitime önem veriyorlar ve sosyal statü onlar için değerli.
Büyük bir kesimi analitik düşünüyor ve teknolojinin yardımı ile her türlü bilgiye kolaylıkla ulaşıyorlar.
İletişimi genellikle sosyal medya veya benzer iletişim kanalları ile sağlıyorlar.
Tüketim çağında dünyaya geldikleri için, teknoloji ve lüks onlar için vazgeçilmez ihtiyaçların başında gelmektedir.
Toplumun standart kurallarını, dünün gözde mesleklerini, ekip çalışmasını, özgüvensiz kişileri, baskı altında çalışılan ve çok zaman isteyen işleri önemsememektedirler.
Topluluktan çok, bireyselliği savunmaktadırlar.
Karşılıklı konuşmaktan fazla, sanal ortamda iletişime geçerler, bu nedenden dolayı ikili ilişkilerde çok başarılı oldukları ve takım çalışmalarında söylenemez.
Toplum kurallarını kabul etmedikleri için de aileleri ile sıklıkla çatışmaya girmektedirler.
Cep telefonu ve internete sürekli ihtiyaç duydukları için, ailelelerinin engellemeleri ile karşılamakta, çok kırılgan oldukları için de, küsüp, kendi kabuklarına çekilmektedirler.