Kitabın Adı: Esir Şehrin Mahpusu
Kitabın Yazarı: Kemal Tahir
Kitabın Hakkında Bilgi:
İnsanın esareti ve toplumun esareti birbiriyle bağlantılı, birbirinin sebep ve sonucu sayılan haller midir?
“Esir Şehir” üçlemesinde Kemal Tahir, kurucu unsur olarak tarihî malzemeleri ve insan doğasına dair şaşırtıcı doğruluktaki gözlemlerini kullanır. Tarih nehrinin yoğun, hareketli ve gerilimi yüksek sularında yol alırken bireysel gerçekliği toplumsal gerçekliğe feda etmeksizin gündelik hayatın temel dinamiklerini soyutlar. Bu soyutlama, onu sıradan insanın ya da kahramanın, bir mahpusun ya da kent soylu asilzadenin ahlaki sefalet ve asalete aynı mesafede durduğu tedirgin edici bir ara yere sıçratır.
“Esir Şehir” üçlemesinin ikinci kitabı Esir Şehrin Mahpusu, Kemal Tahir’in “dar yer” dediği hapishanede geçer. İşgal altındaki şehrin mahpusları; esaretin bütün eziciliğini yaşamış, hürriyet duygusuyla kalbi burulan bu insanlar, dışarıdaki işgal ve esaret atmosferini anlamak için adeta birer laboratuvar görevi görürler.
Tanıtım Bülteninden
Esir Şehrin İnsanları adlı ilk kitabın devamı niteliğinde olan roman, başkahramanı Kamil Bey İstanbul’a geldikten sonra yaşadığı ruhsal, düşünsel değişimleri ve Türk Kurtuluş Savaşı’nın insanlar üzerindeki etkisini anlatır.
Kitabın Özeti:
Kamil Bey, İstanbul'da Bekir Ağa Koğuşunda kalmaktadır. Kamil bey, bir bayram günü Sultanahmet’teki gözaltı merkezine gönderilir. Gözaltı merkezinde cinayet, bıçaklama, kumar ve uyuşturucu gibi suçları olan insanlarla bir arada yaşamaya başlar.
Kamil Bey, gözaltı merkezinin ikinci bölümünde kalmaktadır. Kamil Bey, kaldığı yeni yerinine alışamayacağını düşünmektedir. Zekeriya Hoca, Kamil bey ile ilgilenmeye başlar. Zekeriya Hoca’nın desteğiyle hayatta kalmaya çalışır. İkinci bölümünde arabacı Osman Ağa da yardım etmektedir.
Osman Ağa’nın yaptığı yardımın bir sahtekarlık olduğu bayramı kutlamak için geçen üç günün sonunda ortaya çıkar. Osman Ağa, bir gün önce Kamil Bey’in kendisine ödünç verdiği parayla kumar oynar. Osman Ağa, Kamil Bey’e bu paranın bir daha asla geri ödenmeyeceğini belirterek bu paranın borç değil ortaklık olduğunu söyler. Osman Ağa, kendisinin bugüne kadar yaptığı yardımların karşılıklı olduğunu söyler ve Kamil Bey’den para ister.
Hiç parası kalmayan Kamil Bey, Osman Ağa'ya bu parayı babasından kalan saati ile öder. Kamil Bey, kendisine umut veren birkaç kişiden biri olan Fatma Hanım’ın getirdiği kurabiyeler çalınınca sinirlenir. Osman Ağa da dahil olmak üzere birçok kişiyi koğuşta toplar.
Kamil Bey, bu olaydan sonra Milli Mücadele’yi desteklediğini ve bir paşa oğlu olduğunu söyler. Sonrasında Kamil Bey başka bir şubeye götürülür. Burada kendisine benzer bir adam olan Binbaşı Arif Bey’in yanında kalmaya başlar.
Müdirenin saygılı tavrı ve onu koruyan nüfuzlu kişilerin varlığıyla daha rahat koşullarda yaşamaya başlayan Kamil Bey'i eşi Nermin de ziyarete başlar. Ancak Nermin ailesinin de etkisiyle Milli Mücadele’ye karşı çıkmaya devam etmektedir. Bu durum Kamil Bey ileNermin'in arasının açılmasına neden olur.
Anadolu’da savaşın kötü gittiği ve Yunanlıların yakında savaşı kazanıp İstanbul’a bile asker göndereceği söylentileri yayılmaktadır. Gözaltı merkezinde İstanbul’dan Milli Mücadele’ye destek veren herkesin öldürüleceği söylentileri yayılmaktadır. Kamil Bey, bu söylentilere karşı silahlı mücadeleye hazırlanırken eşi Nermin’in Fransa’nın resmi tatili olan 14 Temmuz’da baloya gittiğini ve eve sabah döndüğünü öğrenir. Bunun üzerine Kamil Bey’in eşi Nermin'e boşanma mektubu yazar.