16 Kasım 2019 Cumartesi

Ben, Robot (Isaac Asimov) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Ben, Robot

Kitabın Yazarı : Isaac Asimov

Kitap Hakkında Bilgi :

Isaac Asimov, 1920 Rusya doğumlu bir Amerikan vatandaşıdır. 1992 yılında ölümüştür. Isaac Asimov, bilimkurgu yazarı olmasının yanı sıra, iyi bir bilim insanıdır da. Bir Kimya profesörü olan Isaac Asimov, çeşitli üniversitelerde görev yapmıştır.

Orijinal adı “I, Robot” olan ve Türkçesini “Ben, Robot” ismiyle bildiğimiz robot öykülerinden oluşan antoloji ilk kez Gnome Press tarafından 1950’de yayımlanmıştır. Kitap haline getirilmeden önce ise bazı öyküler 1940 ve 1950 yılları arasında Amerika’da yayın yapan bilimkurgu dergileri Super Science Stories ve Astounding Science Fiction‘da yayımlanmışlardır.

İçinde bilimkurgu öyküleri barındıran kitapta Asimov kendi tasarladığı 3 Robot Yasası‘nın açıklarını bulup test ediyor. Oldukça sade ve anlaşılır bir dille kaleme alınan öyküler, bilimkurgu okumayı sevmeyen insanların dahi ilgisini çekebilecek potansiyele sahip tatmin edici kurgular içeriyor. Her öyküde 3 Robot Yasası’na değinilse de, aynı konuları kullanıp okurunu sıkmaktansa, her öyküde farklı bir şeyler tattırmayı başarıyor Asimov. Hikayelerin birbirleri ile bağlantısı olmamasına rağmen, aynı Asimov evreninde geçtikleri anlaşılıyor. İnsanlara, robotlara, insan ve robot arasındaki ilişkilere ve en çok da robot psikolojisine dair öyküler bunlar.

“Pozitronik robot öykülerim iki gruba giriyor: Dr. Susan Calvin ile ilgili olanlar ve olmayanlar. Olmayanlar genelde, deneysel robotları devamlı alan testinden geçiren ve başları aynı sıklıkta derde giren Gregory Powell ve Mike Donovan’ı konu alıyor. Üç Yasa’da yeni öyküler için gereken çatışmaları ve bilinmeyenleri sağlamaya yetecek kadar belirsizlik mevcut ve neyse ki Üç Yasa’yı oluşturan altmış küsur kelimeye farklı açılardan bakarak yeni bir şeyler çıkarmak her zaman için mümkün oldu.” -Isaac Asimov

Susan Calvin, 1982 doğumlu bir robot psikoloğudur. Asimov’un robot hikayelerinin birçoğunda karşımıza çıkan Calvin, tüm hayatını robotların psikolojisinden anlamak uğruna feda etmiştir. Robotların dilini çözmede usta bir bilim insanı olan Susan Calvin, Asimov’un Ben, Robot isimli eserinde de başroldedir. Kimi öykülerde fiziksel olarak okurun karşısına çıkmasının yanı sıra, birçoğunda tüm bu olaylara şahit olan, tecrübeli bir psikolog rolündedir. Calvin, hayatı boyunca karşılaştığı ya da kendisine anlatılan robot vakalarını zihninde derleyen çok önemli bir kaynaktır da aynı zamanda. Bu yüzden, Asimov evreninde en saygı duyulan ve en sevilen karakterlerin başında gelmesi şaşırtıcı değildir.Ben, Robot esasen emekli olmuş 75 yaşındaki Susan Calvin’in anılarından ibarettir. Kendisiyle röportaj yapmak için gelen bir gazeteciye, robot biliminden kronolojik sırayla seçtiği anıları/öyküleri anlatmaktadır. Bu öykülerin toplamı Ben, Robot‘u oluşturur.

Kitabın Özeti :

Kitapla ilgili ilk bilinmesi gerek aşağıda verilen üç robot yasasıdır.
1- Kural: Bir robot, bir insana zarar veremez ve hareketsiz kalarak o insanın zarar görmesine seyirci kalamaz.
2- Kural: Bir robot, bir insan tarafından verilen emri yerine getirmek zorundadır. Fakat bu emirler birinci kural ile çelişkili olmadığı durumlarda geçerlidir.
3- Kural: Bir robot, her daim kendi varlığını korumak zorundadır. Fakat bunu yaparken birinci ve ikinci kuralla çelişmemelidir.

Isaac Asimov'un Üç Robot Yasası Hakkında detaylı bilgi için tıklayınız...

Not: Öyküler 3 farklı baskı okunarak incelendiği için, orijinaline en uygun öykü başlığının yazılması tercih edilmiştir.

1- Robbie

Asimov’un 1939’da keleme aldığı ilk robot öyküsü olma özelliğini taşıyan Robbie, küçük bir kız çocuğu ile onun çok sevdiği robot arkadaşı arasında şekillenir. Bay ve Bayan Weston’ın kızları Gloria’ya armağanı olan bu robot konuşma haricinde birçok insani özelliğe sahiptir. Babasını memnun eden bu dostluk annesini ise şüphelendirir.

Bunun üzerine ailesi Robbie ve mekanik arkadaşı ile ilgili bir karar almak zorundadır. Gelecekte, bir robotun insanlar için ne ifade edebileceği ve onları insanların yerine koyup koymamamız gerektiğini sorgulatan, içe dokunan bir öykü.

2- Durağan Döngü

Asimov’un robot öykülerinde sıkça karşımıza çıkan kafadar ikili Gregory Powell ve Michael Donovan‘ın yeni görev yerleri Merkür‘dür. Gezegendeki maden çalışmalarında görevlendirilen mühendisler kısa bir süre sonra başlarına geleceklerden habersizdir. Gelişmiş bir robot olan SPD-13, Selenyum getirmesi için görevlendirilir fakat ne zaman getirmesi gerektiği söylenmez. Merkür’ün yakıcı sıcağında iki astronot çaresizce SPD-13’in dönmesini beklerler. Bu esnada da SPD’ye nazaran daha eski ve ilkel robotlardan yardım almaya karar verirler.

Asimov bu öyküsü ile robotların insanlar ile eşdeğerde olmadığını ve onlara bir şey söylerken kesinlikle net ifadeler kullanılması gerektiğinin altını çiziyor. Bunun unutulması veya bilinçli olarak yapılmaması taktirde robot kendi bildiğini okuyacak ve programlandığı şekliyle hareket edecektir.

3- Mantık

Yine Powell ve Donovan’ın başından geçen trajikomik bir öykü. Bir uzay istasyonunda bulunan astronotlar, QT-1 sınıfından Cutie isimli bir robotun kendi varlığını sorgulamasına şahit olurlar. Cutie, yaratıcılarının insanlar olduğunu reddetmekte ve kendisini onlardan üstün görmektedir. İstasyondaki diğer robotları kendisinin peygamber olduğuna inandıran Cutie, Gregory ve Mike’ı hapsederek emri altına alır.

Asimov’un yarattığı evrenlerde robotların pek yoldan çıktığı söylenmez. Onun robotları insanların emri altında olan, iyilik timsali robotlardır. Fakat bu öyküsünde görüyoruz ki kimi zaman bir Asimov robotu dahi kendi varlığını sorgulamayı akıl edebilmekte ve insanların emirlerini reddedip onları küçümseyebilmektedir.

4- Şu Tavşanı Tut

Powell ve Donovan yine birlikte görevdedirler. Bir madende çalışmakla yükümlü robotlarla birliktedirler. DV-5 (Dave) kendisi ile birlikte 5 robotu daha kontrol edebilme yeteneğine sahip bir robottur. Robotta meydana gelen aksaklığı gidermek isteyen mühendisler ilk etapta bir çözüm bulamazlar ve olay biraz daha karmaşık bir hal almaya başlar.

Ufak bir hata sonucu yanlış programlanan bir robotun insanlar için tehlike oluşturabileceğini gözler önüne seriyor Asimov ve robot yasalarının önemini bir kez daha anlamamızı sağlıyor.

5- Yalancı!

RB-34 (Harbie), kodlanmadığı halde insanların zihinlerini okuyabilme yeteneğine sahip bir robottur. US Robotics şirketinin baş sorumlusu Alfred Lannig‘in hakkında testler yapılmasına karar verdiği ve sorununun bir an evvel bulunmasını istediği Harbie ismli bu robot, insanların zaaflarından yararlanmaya başlayacak ve kendisini daha üst bir konumda görerek onları zor durumda bırakacaktır. İnsanların mutlu olacağı cevapları söyleyerek dolaylı yoldan onları birbirine düşüren Harbie, karşısında robotlar konusunda uzman bir kişilik olan robopsikolog Susan Calvin’i bulacaktır.

Milton Ashe ve Bogert’ın da yardımları ile Harbie’yi tedavi etme süreci başlayacaktır. Her ne kadar robot üretimi altın çağında da olsa, üretilen robotlar bire bir insan kopyası da olsa, bir robot sadece robottur diyor Asimov bu öyküsünde. İnsanların duymak istedikleri cevapları veren ve ilk etapta onları mutlu eden bir robotun, derinlemesine düşünemeyerek aslında işleri daha da yokuşa sürdüğünü görüyoruz.

6- Küçük Kayıp Robot

Susan Calvin’in anılarından en ilginç olanlarından biri. Askeri amaçlarla üretilen robotlarda 3 Robot Yasası’nın ilki biraz esnetiliyordur. Nestor 10 isimli robot, aldığı bir buyruğa uyarak kaybolur. 62 robottan oluşan bir robot kafilesinin içine 63. robot olarak girer ve o andan sonra Susan Calvin başta olmak üzere, diğer robot uzmanları bu kaçak robotu yakalamak için çabalarlar. 63 robot bizzat Susan Calvin tarafından defalarca sorgulanır. Ya Nestor 10 bulunacaktır ya da tüm robotlar imha edilecektir, üçüncü bir seçenek bulunmamaktadır zira Nestor 10 görevli olduğu araştırmada programlandığı gibi hareket etmeyerek çalışmaların aksamasına yol açmıştır. Bu da onun ufak bir mekaniksel hata barındırdığı anlamına gelmektedir.

Asimov’un ne kadar zeki bir yazar olduğunu anlamamızı sağlayan öykülerinden biri olduğu açık. Kitapta yer alan öyküler arasında belki de en zekice yazılmış olanı. Kişiye göre değişen bu kanının aksine herkesin kabul etmesi gereken tek gerçek ise bu öykünün gerçekten de iyi bir öykü olduğudur.

7- Kaçış

“Beyin” isimli bir robotun da yardımıyla uzayda uzun mesafelere gidebilen bir uzay aracı tasarlamaya girişilir. Robotla bir anlaşmaya varan şirket, söz verilen tarihte gemiye kavuşur. Donovan ve Powell ise gemiyi test etmeye giren iki mühendis olarak okurun karşısına çıkıyorlar bu öyküde.

Talihsiz kafadarları yine komik olduğu kadar trajik bir olay beklemektedir. Yine bir robotun insanlara karşı geldiği ve kendisini daha zeki bir varlık olarak gördüğü bir öykü. Powell ve Donovan’a ek olarak aynı öykü içinde bu sefer Susan Calvin’i de görmekteyiz.

8- Kanıt

Yeni kuşak politikacılardan biri olan Stephen Byerley, yapmayacağı hiçbir şeyi halka vaat etmeyen dürüst bir politikacı kimliğiyle tanınmaktadır ve yakında yapılacak seçimi kazanmasına ise kesin gözüyle bakılmaktadır. Us Robots’tan Alfred Lanning, Francis Quinn’le bir görüşme yapar ve Quinn, Bryley hakkındaki görüşleri dile getirir.

Bu dürüst politikacının hakkında yapılan spekülasyonları dinleyen Lannig, olaya Susan Calvin’in iştirak etmesini sağlayacaktır. Hiç yemek yediği ve uyuduğu görülmeyen geleceğin vali adayı Stephen Bryley, robot olmakla suçlanır ve doğal olarak bunun aksinin kanıtlanması istenir.

9- Önlenebilir Çatışma

Bir önceki öyküde karşımıza çıkan Stephen Byerley dünyanın en etkili adamlarından biri olmuştur ve robotlar dünya üzerinde bir hayli yaygınlaşmıştır. 3 Robot Kuralı’na göre üretilen robotlar içinde bulundukları dünyada artık 1. kuralın yetmediğini fark edebilecek bir konuma gelmişlerdir. Tek bir insanı korumaktansa, tüm insanlığı korumanın daha iyi bir çözüm olduğunu ve bunu gerçekleştirmek için de mevcut dünya yönetimini ele geçirmenin en mantıklı yöntem olacağını düşünürler.

Alex Proyas‘ın yönetmen koltuğunda ve Will Smith, Bridget Moynahan gibi oyuncuların başrolünde olduğu 2004 yapımı “I, Robot” filminin esasen bu öyküden esinlenilerek sinemaya uyarlandığını da belirtmek gerek. Önceki öykülerden de ufak tefek kısımların filme yedirildiğini görmekteyiz.

Yakışıklı

Tony, US Robots’un ürettiği bir ev robotudur. Şirket, bu yeni robotu test etme kararı alır. Lawrence Belmont’un karısı Claire, kocasının kısa süreli bir seyahate gitmesinin ardından evlerinde Tony ile yalnız kalır. Robot üretimi altın çağlarında olduğundan, üretilen robotlar artık insanlara çok benzemektedir. Tepeden tırnağa bir insanı andıran Tony ise ilk başlarda Claire’i bir hayli korkutsa da, bu korku yerini zamanla sevgiye bırakacaktır. Usta yazar Asimov’un kadın psikolojisini çok iyi analiz ettiğini rahatlıkla anlayabildiğimiz bu öykü, geleceğin robot-insan ilişkilerinin de evrileceği boyuta ışık tutması açısından oldukça önem taşıyor.

Isaac Asimov’un 3 Robot Yasası ile ilgili bir konuşması:

“Aslında bana söylenene göre, eğer gelecek yıllarda herhangi bir şekilde anımsanacak olursam, bu üç robotik yasası sayesinde olacak. Bu bir açıdan beni rahatsız ediyor, zira kendimi bir bilimci olarak düşünmeye alışkınım ve varolmayan bir bilimin varolmayan temeli ile anımsanmak bir parça utandırıcı. Yine de eğer robotik bilimi benim öykülerimde tarif edilen mükemmellik noktasına günün birinde gerçekten ulaşırsa, belki Üç Yasa’ya benzer birşey de gerçekleşebilir. Ve bu durumda ben de gerçekten rastlanmadık (ve ne yazık ki ölümümden sonra gelecek) bir zafer kazanmış olurum.”

IP Grup Priz Nedir, Nasıl Çalışır?


Yüzlerce bilgisayar ve sunucu , klima , swich ve router sisteminin bulunduğu bir lokasyon için açık bırakılan bilgisayarlar hem enerji israfı hemde cihaz ömrü bakımından olumsuz sonuçlar yaratır. Aksine kapanmaması gereken internet sağlayıcı , taşıyıcı sistemler ve yedekleme yapan Backup ünitelerinin kapanması veri kaybı ve bilgi güvenliği adına olumsuz sonuçlara sebep olabilir.

Evde kullandığımız bilgisayarı kapattıktan sonra fişini çekmiyorsanız fiş takılı olduğu süre boyunca şebekeden elektrik çekmeye devam eder ve bu süre zarfında faturanız sürekli artar. Bilgisayar powerleri aktif kaynak olarak çalıştığı için bilgisayar kapansa bile enerji tüketimi devam eder . Evde kullanılan bir bilgisayar ekonomik tabloları alt üst etmez belki ama binlerce bilgisayarın bulunduğu bir iş yeri için aynı durum geçerli değildir. Yüzlerce bilgisayarın fişinin takılı olması ve enerji çekiyor olması demek enerji tüketiminin devam etmesi anlamına gelir.

Bu tür lokasyonlarda enerji israfını bir nebze olsun durdurabilmek için IP Grup Prizler kullanılır. Özel bir kontrol ünitesi üzerinden internete bağlanan ve bir arayüz ile yönetilebilen grup prizler bir Router gibi arayüz üzerinden yönetilebilir ve kurulabilir. Prizin asıl görevi kullanıcı tarafından düzgün biçimde kapanmış internete bağlı cihazların enerjilerini kullanıcı tekrar açıncaya kadar kesmektir. 

Kullanıcı bilgisayar veya internete bağlı cihazı düzgün bir şekilde kapattığında cihaza kurulu uygulama sisteme “kapanıyorum” mesajını gönderir. IP Grup Priz kontrol ünitesi IP üzerinden mesajı aldıktan sonra daha önceden belirlenen süre kadar bekler , bu süre kullanıcının isteğine bırakılır. Süre tamamlandıktan sonra cihazın şebekeyle bağlantısını kesen priz kullanıcı cihazı açmak isteyene kadar açık devre konumunda kalır. Kullanıcı bilgisayarı açmak istediğinde cihazın kapasitörlerindeki enerji çekilir ve IP Grup Priz kullanıcının cihazı açmak istediğini anlayarak kapalı devre konumuna gelerek cihazı şebeke elektriğine bağlar. IP Grup Prizlerin bazıları cihaz üzerinde biriken enerjiyi kullanmak yerine statik elektrikle tetiklenir. İnsan vücudu üzerindeki statik enerjiyi tetikleme akımı olarak kullanan IP Grup Prizler kullanıcı cihazın power butonuna dokunur dokunmaz devreye girer ve elektrik akımına izin verir.

Çok sayıda cihazı şebekeden kopararak muazzam bir elektrik tasarrufu sağlayan IP Grup Prizler Türkiye’de çok yaygın olmasa da Avruva ve Amerika ülkelerinde evlerde bile kullanılmaktadır.

Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Çevreye Verdiği Faydalar, Zararlar Avantaj ve Dezavantajları Nelerdir?


Güneş Enerji Sistemlerinin Çevreye Zararları

Nukleer santraller , doğalgaz tesisleri , termik santraller ve barajların enerji üretiminin yanı sıra çevreye verdiği zararlar yıllardır araştırıldı. Bir çok bölgede bu etkileri en aza indirmek için gerekli tedbirler alındı fakat en az zararlı olarak tanıtılan yenilenebilir enerji üretim tesislerinin çevreye olan zararı henüz kapsamlı bir şekilde araştırışmamıştır.

Almanya, ABD ve İngiltere üniversitelerinde yapılan bilimsel araştırmalar güneş enerji sistemlerinin en zararsız enerji üretim sistemleri olsa bile çevreye ciddi zararlar verebildiğini kanıtladı. Birden fazla güneş paneli üreticisinin ürettiği panelleri laboratuvar ortamında inceleyen bilim insanları bazı güneş panellerinde kansere yol açan maddelerin kontrolsüz bir şekilde havaya yayıldığını belirledi.

Yarı iletken silikon tetra klorürün insan sağlığına zararlarını belirten bilim insanları böbrek ve kemiklerde hasar verebildiğini hatta kanser oluşumunu hızlandırdığını belirledi. Çin’de büyük üretim tesislerinde de araştırmalar yapan bilim insanları panelleri üretildiği tesislerin etrafında bitkilerin bile etkilendiğini belirtti.

Yapılan bu araştırmadan sonra özellikle montaj sırasında panellere direk temastan kaçınılması gerektiği, büyük güneş paneli santrallerinde uzun süre kalınmaması gerektiği bildirildi.

Rüzgar Türbinleri Doğaya Nasıl Zarar Verir ?

Zararsız Enerji Kaynağı Yok Gibi

En zararsız enerji kaynaklarından biri olan rüzgar enerji sistemlerini inceleyen araştırmacılar pervanelerin yırtıcı kuşları öldürdüğünü belirledi. 50 ile 100 metre arasında değişen kanat boyları ile dakikada ortalama 15 tur atan kanatlar yırtıcı kuşlara çarparak ölmelerine sebep oluyor. Genellikle kartal ve şahin gibi rüzgardan faydalanarak çok yükseklere çıkan kuşların ölümüne sebep olan güneş enerji sistemleri için yeni teknolojiler geliştirilerek havan ölümlerine çare aranıyor. Akla gelen ilk sistem radyo frekansları veya özellikle kartal ve şahin gibi hayvanları ürkütecek ses sinyalleri göndermek, böylece kuş kendini tehlikede hissettiği o alandan uzaklaşacak ve pervaneye çarpmaktan kurtulacak.

Diğer metot ise pervane şekillerini değiştirmek, pervane tasarımlarını değiştirerek hayvanların çarpma esnasında ölümünü engellemek maliyetli bir iş olduğu için gerçekleştirilebileceği pek umulmuyor fakat yeni yapılacak sistemlerde ölümleri azaltacak tasarımların kullanılması söz konusu. Öte yandan pervane renklerini mor yaparak hayvanların pervanlerden kaçması şuan denenen tekniklerden biri.

Hayvan ölümlerini önlemek için diğer metot ise geleneksel ağ çekme metodu, rüzgar panellerinin ön kısmına çekilecek bir file sayesinde hayvanların kanatlara çarpması engellenebilir, bu sistem rüzgara göre yön değiştiren enerji tesislerinde işe yaramasa da sabit sistemlerde hayvan ölümlerini azaltabilir.

Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Avantajları :


Temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının olumlu yönleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:

1– Temiz olmaları
2– Hava kirliliğini azaltmaları
3– Su kirliliğini azaltmaları
4– Sera etkisini azaltmaları
5– Nükleer kirliliği azaltmaları
6– Toprak erozyonunun azalması ve flora ve faunanın korunması
7– Yenilenebilir ve tükenmez olmaları
8– Yerli olmaları
9– Ekonomik olmaları
10– Toplumsal maliyetlerinin az olması
11– Yakıt maliyetlerinin az olması
12– Güvenlik maliyetlerinin az olması
13– İşletme maliyetlerinin az olması
14– Atıklarının yok edilme maliyetlerinin az olması
15– Ekonomik ömür sonu sökülme maliyetlerinin az olması
16– İş alanları (istihdam olanakları) sağması
17– Enerji sektöründe ülkenin bağımsız olmasını sağlamaları
18– İç ve dış barışı destekleyici olmaları
19– Çağdaş olmaları, yeni teknoloji olmaları
20– Bugünkü ve gelecek kuşakların haklarına saygılı olmaları
21– Ekolojik olmaları
22– Toplumsal ve ekonomik gelişmeyi desteklemeleri
23– Yakıt tekellerinin kırılmasını sağlamaları
24– Nükleer silahların çoğalma riskini azaltmaları

Akünün Sağlam Olup Olmadığı Nasıl Test Edilir? Akü Bakımı Nasıl Yapılır?


Akünün Bittiği Nasıl Anlaşılır? 

Aracınız zor marş alıyor veya hiç marş almıyorsa, ışıklarınız çok zayıf hatta neredeyse hiç yanmıyorsa akünüz birmiş olabilir. Akünüzü bu durumda takviye ile geçici olarak şarj ederek aracınızı çalıştırabilir ve en yakın servise gidebilirsiniz.

Akü Ömrü Ne Kadardır?

Binek araçlarda 4 yıla kadar akü ömrü olabilir. Ticari araçlarda ise bu ömür 2 yıla kadar da düşebilir. Aslında akünüzün ömrü de aracınızın kullanımına ve akünüze gösterdiğinizi özene bağlıdır. Bakımları doğru ve zamanında yapılan akülerin de ömrü uzun olur.

Hangi Araca Hangi Akü Kullanılır?

Aracın orijinalinde kullanılan akü aracınız için en doğru aküdür. Yeni akü alırken eski akünüzü mutlaka dikkate alın.

Hususi kullanılan araçlar için 12 V 60 Ah starter adı verilen aküler önerilir.
Sık kullanılan ticari araçlarda 12 V 60 Ah ağır hizmet aküleri takılır.
Ağır araçlar ve otobüsler için ise 225 Ah’e kadar aküler kullanılabilmektedir.
Start-stop özelliğine sahip araçlar için daha verimli olan start-stop aküler de bulunmaktadır.

AKÜ ALMADAN ÖNCE YAPILMASI GEREKEN TESTLER

Aracınız bazen marş basmadığı çalışmıyor ve yeni bir akü almayı düşünüyorsanız yeni akü almadan önce mevcut akünüzün gerçekten bozulup bozulmadığını aşağıdaki aşamaları takip ederek kontrol edebilirsiniz.

1- Aracınızda kaçak var mı kontrol edin

Aracınızda elektrik kaçağı varsa bu sizi yanıltabilir. Kaçak olup olmadığını kendiniz de öğrenebileceğiniz gibi bir elektrikçiden destek alabilirsiniz. Bu kontrolü kendiniz yapmak isterseniz herhangi bir nalburdan elektrik devresi kontrol aparatı almanız yeterli olacaktır. Bu aparat bir ucu kıskaç diğer ucu iğne arasında bir elektrik lambası olan standart bir elektrik devresinden ibarettir. Kıskacı aracın + kablosuna iğneyi de akünün + sına değdirdiğinizde lamba yanıyorsa aracınızda kaçak var demektir. Aynı testi bir ampermetre yada ucuz bir avometreyi amper konumuna alıp akü ile araç arasına seri bağlayarakta deneyebilirsiniz. Ampermetre veya avometre 0,8 mili ampere yakın veya üstünde bir değer gösterirse kaçak var demektir. 0,3 miliamperlik değerler araç beyni , alarm sistemi ve kapı otomatiği gibi sistemler tarafından elektrik çekildiği için kabul edilebilir değerlerdir. Bu testleri yaparken aracınızı park etmiş ve kapılarını kilitlemiş olmanız gerekmektedir. Aracın kapılarını kilitlemeden yaptığınız testte test lambası yanıp araçta kaçak varmış gibi sizi yanıltabilir. Aracınızda test lambası yandıysa bir elektrikçiden aracın elektrik tesisatının kontrol edilmesi için destek almanız gerekir. Lamba yanmadıysa sorun yok demektir. Bu kontrol adımını da yaptığınız halde akünüz keyifsiz basıyor yada aracı çalıştıramıyorsa ikinci kontrol adımına geçebilirsiniz.

2- Akünüz Şarj Olmuyor Olabilir

Aracınız hareket halindeyken bir kayış vasıtasıyla motorun dönme hareketi şarj dinamosuna aktarılır . Aracınızın şarj dinamosuna uzun süre bakım yaptırmadıysanız şarj dinamosu akünüzü yeterli düzeyde şarj etmiyor olabilir. Aracınızın doğru şarj ettiğini anlamak için araç çalışırken bir avometre veya voltmetre yi akü kutup başlarına + ve – olarak paralel bağlamalısınız. Aracınız rolanti de çalışırken voltmetre 14,4 – 13,2 arasında bir değer göstermelidir. Araca gaz verseniz dahi değerin 14,4 dan yukarı çıkmaması gerekir, rolantide çalışan aracınızın değerinin 13,2 den aşağı inmemesi gerekir. Eğer fazla veya az geliyorsa akü şarjınız sağlıklı olmaz. Fazla gelen şarj akü panellerini tahriş ederek asit oranında değişikliğe sebep olur ve elektron akışını etkiler, bu da akünüzün gerekli amper gücünü kaynağa aktaramaması anlamına gelir. Ölçümlerde boş aküde 12 volt görürsünüz , akü lambanız yeşil yanar ama aracınızı çalıştırmaya yetmez. Akü şarj voltajı 13,2 nin altındaysa aracınızın aküsü şarj olmayacaktır bu durumda ölçümlerde yine 12 volt belki görünebilir ama akü lambası siyah yanar. Aracınız hareket halindeyken buji ateşlemesi ve diğer araç donanımları için elektrik harcadığından , doğru şarj almamış aküler hareket halinde bile biter. Eğer bu kontrollerde de değerler normalse ve akü hala keyifsiz basıyor veya aracınızı çalıştırmıyorsa bir sonraki kontrol adımına geçebilirsiniz.

3- Akü Sularında Eksilme Var mı?

Eğer jel akü kullanmıyorsanız akü su ve asit dengesinin tam olduğundan emin olmalısınız. Bunu test ettirmek için bir elektikçiye gidip değerlere baktırmanız yeterlidir . Değerler normalin altındaysa su ve asit tamamlama yapılarak akünüz bir süre daha kullanılabilir hale gelebilir. Akünüzde panel arızası varsa su ve asit tamamlama yapılsa bile sorun devam edecektir. Eğer jel akü kullanıyorsanız akünüzün fiziki durumunu ve üst kapak aralarını dikkatlice inceleyin , kapak aralarında jöle kıvamında jel veya aküde fiziksel bozulma varsa akünüz kullanım ömrünü tamamlamıştır. Sıvı akülerde yukarıdaki testleri yaptığınız halde sorun devam ediyorsa aşağıdaki son adıma da dikkat etmeniz gerekir .

4- Araç Enerji Kullanım Alışkanlığınız

Aracınızda park halinde müzik dinleme , aracı uzun süre (3 hafta ve üstü) çalıştırmama , park halinde park lambaları açık bırakma , araç içi tv ve diğer donanumları faal vaziyette bırakma gibi alışkanlıklarınız varsa akü almadan bu alışkanlıklarınıza bir süre ara vermeyi deneyin . Araç donanımlarınızın ne kadar elektrik çektiği sizleri yanıltabilir . Evet belki parkları yanık aracın ne kadar zamanda akü bitireceğini geçmiş deneyimlerden biliyorsunuzdur fakat araç içi donanımların kendilerine ait arızalarının normalden fazla elektrik çekme ihtimalleri sizi akü almaktan kurtarabilir.

5– Kutup Başlarının Oksitlenme Olasılığı

Akünüzün kutup başları zamanla oksitlenebilir. Bu nedenle sık sık kutup başlarını kontrol edin ve eğer oksitlenmişse sıcak su kullanarak temizleyin. Kutup başları oksitlenir ve temizlenmezse enerji iletiminde sorun yaşanabileceği gibi kutup başları da zamanla eriyebilir. Bu haller içinde aracınızın arızalanması da mümkündür. Kutup başlarını korumak için gres veya vazelin ile kaplayabilirsiniz.

6– Akü Sabitleme Aparatının Kontrolü

Akünüz bir aparat, tabla, cıvata veya kemer yardımı ile motor bölümünde sabitlenmiştir. Sökülüp takılabilen parçalardan oluşan bu kısmın kontrollerinin yapılması, gevşeme, yerinden çıkma gibi durumların oluşmasının engellenmesi için önemlidir.

7– Metal Temasından Kaçınma

Akünüz metal ile temas ettiğinde şase yapabilir ve aracınızda arızalara sebep olabilir. Metallerle akünüze temas etmekten kaçının.

8– Ani Sıcak-Soğuk ve Ateşten Koruma

Akünüz ani sıcaklarda ya da ateş temasında patlayabilir, ani soğuklar da akünüzde donma ve çatlamalara sebep olabilir.

9– Açık Akülerde Bakım

Açık siteme akülerde dikkat edilmesi gerekenlerin başında hücrelerdeki elektrot seviyesinin kontrolü gelmektedir. Sıvının seviyesi kadar yoğunluk değeri de önemlidir. Bu nedenle elektrolit seviyesini kontrol edin veya ettirin.

Elektrot seviyesi, akü içerisindeki plakaların bir parmak kadar üzerinde olmalıdır. Eğer eksilme söz konusu ise sadece saf su ile tamamlama yapın. Taşma ve akmaları ve taşma ve akmalardan meydana gelebilecek zararları engellemek için gereğinden fazla doldurmaktan kaçının.

10– Kapalı Akülerde Bakım

Kapalı sistem akülerin en büyük avantajı su eklemek ya da sürekli bakım yapmak zorunda olmayışınızdır. Kapalı sistem akülerde voltaj değerlerini kontrol etmeniz gerekir. Akünüzün voltaj değeri 12.4 ‘ün altına inmiş ise aküye mutlaka redresör şarjı yapılmalıdır. Akünüzün ölçümünü bir uzmana yaptırmanız daha faydalı olacaktır. Voltaj değeri ölçülen aküler oto elektrik servislerinde şarj edilebilir.

Akü Hakkında Bilinmesi Gereken Bilgiler


Akü neden hızlı boşalır?

Araç aküleri kimyasal bileşiklerden oluşmaktadır. Aküler elektrik kaçakları durumunda veya sıcaklık değişimlerinde boşalır. Bir akü aynı mevsimsel sıcaklıkta park halinde 1 gecede boşalıyorsa akü ömrü dolmuştur veya elektrik kaçağı oluşmuştur. Elektrikçi tarafından elektrik kaçağı aranmalı akü sıvıları kontrol edilmelidir.

Akü aracımı etkin kullandığım halde neden bitiyor?

Aracınızı her gün düzenli olarak kullandığınız halde akünüz bitiyorsa 3 durum söz konusudur;
1- Alternatör aküyü tam veya hiç şarj etmiyordur.
2- Aracınıza ekstra taktığınız elektrik harcayan donanımlar aküyü şarj edecek alternatörün şarj değerinden yüksektir.
3- Aracınızda elektrik kaçağı vardır.

Aracıma taktığım ses sistemi akü ömrünü etkiler mi?

Evet, araçlara sonradan eklenen ses sistemi vb. aksesuarlar akü ömrünü olumsuz etkiler, standartta 3 saatte tam şarj bulan akünüz günlük kullanımda ses sistemini beslemek için şarj harcayacağı için sürekli bir şarj- deşarj döngüsüne girer, bu durum akü ömrünü olumsuz etkiler.

Akü soğukta boşalır mı?

Araç aküleri kimyasal sıvılardan üretildiği için soğuk havalarda güç kaybı yaşarlar.

Akü kaç derecede donar?

Araç akülerinin donma dereceleri akü şarj durumuna göre değişiklik göstermektedir. Aküler tam şarj durumunda daha geç donarlar.

Akü donduğunda ne yapılmalıdır?

Araç küsü içinde kimyasal sıvı olduğu için çok soğuk yerlerde akü donmaları yaşanabilir. Düşük şarjdaki aküler daha hızlı donar. Çok soğuk havalarda akünüz basmıyorsa akü kapaklarından birini açarak sıvının donup donmadığını kontrol etmeniz gerekmektedir. Eğer buzlanma görüyorsanız akü kapaklarının tamamını açıp oda sıcaklığında kendiliğinden eriyene ve normale gelene kadar bırakmalısınız. Daha sonra şarj ölçümü yapılarak kullanıma devam edilebilir. Akü içerisinde fiziksel hasar meydana gelmediyse akü eskisi gibi çalışacaktır.
Donmuş akü asla ısıtılmamalıdır.

Akü bittiğinde aracımı nasıl çalıştırmalıyım?

Aracınızın aküsü bittiğinde aracı çalıştırmak için farklı bir araçtan takviye alabilirsiniz. Araç takviyesinde A aracının aküsündeki kırmızı (+) B aracındaki akünün kırmızısına (+) siyah (-) ta siyahına(-) takılmalı ve takviye için getirilen araba stop vaziyette olmalıdır. Aracınız ileri seviye elektronik bir araç ise takviye dahi önerilmemektedir. Otomatik vites dahil hiç bir araba için vurdurarak çalıştırma önerilmemektedir. Takviye ile çalıştırılan araçların aküsü hiç bir zaman tam şarj görmez, takviye için gelen aracın da aküsü azalır. Takviye yapan aracın en az 10 km yol yapması gerekir ki tam şarj vaziyetine gelebilsin. Takviye gören aracın aküsünün de redresöre bağlanması gerekmektedir.

Park halinde araç aküden ne kadar elektrik çeker?
Eski nesil araçlarda (manuel kilit ve karbüratörlü araçlar) araç beyni ve kilit sistemi gibi aksesuarlar bulunmadığı için araç stop halinde elektrik harcamayacaktır. Yeni nesil araçlar güvenlik sebebiyle elektrik harcamaya devam eder. Harcama ortalamaları aşağıda verilmiştir. Bazı araçlarda sabit tüketim değeri 100, 150 mA’e çıkabilmektedir.

Park Halindeki Aracın Aküsü Biter mi?

Biter, aracınızın tüm iç donanımlarını kapalı vaziyette park etmiş olsanız bile araçların sabit elektrik tüketim yapmaları sebebiyle belirli bir zaman sonra akü biter. Bu durum klasik araçlarda yaşanmaz. Aracınıza ait park süresi sabit elektrik tüketim oranına göre değişmektedir.

Akü lambası neden yanar?

Araç göstergelerinde bulunan akü işareti yandığında aracınız aküyü şarj etmiyor demektir. Bu lambanın araç çalışmaya başladıktan maksimum 3 saniye sonra sönmesi gerekmektedir. Sönmüyorsa alternatörün kontrolü için elektrikçiye danışmanız gerekmektedir.

Isaac Asimov'un Üç Robot Yasası Nedir?


Isaac Asimov, siyah kemik gözlüğü, kovboy kravatı ve yanaklarına kadar inen faulleriyle aklımıza kazınan bu görüntüsü onun ne kadar sıra dışı bir insan olduğunun en büyük kanıtıdır. Gelin biraz daha yakın tanıyalım Isaac’ı. Isaac Asimov, 2 Ocak 1920 de Rusya’da Anna Rachel Berman Asimov ve Judah Asimov’un ilk çocukları olarak dünyaya gelmiştir. Asimov 1939 da Columbia üniversitesi kimya bölümünden mezun olmuş ve yine bu alandaki doktorasını tekrar Columbia üniversitesinde yapmıştır. 1979 yılında ise Boston üniversitesinde profesör olmuştur.

1942’de Gertrude Blugerman ile 1973’te Janet Jeppson ile evlenmiştir. Isaac 2 çocuk babasıdır. Bilim kurgu dalında yazdığı öykülerle yazarlık kariyerine adım atan Isaac, çeşitli bilim kitapları ve şiir kitapları da yazmıştır. 1983’te bypass olmuş ve ameliyat sırasında kendisine verilen hastalıklı kandan dolayı AIDS’e yakalanmıştır. 6 Nisan 1992 de vefat etmiştir. Nightfall isimli bilim kurgu öyküsü en bilinen öyküler arasında yerini almış ve dalında yazılmış en iyi bilim kurgu öyküsü seçilmiştir.

1942 de yayımlanan Ben Robot isimli kitap, içinde barındırdığı Durağan Döngü isimli kısa öyküsünde “Robotbilimin üç yasası”nı ortaya koymuştur.

1. A robot must not injure a human being, or through inaction allow a human being to come to harm .
2. A robot must obey the orders given by human beings unless they conflict with the first law .
3. A robot must protect itself as long as such protection does not conflict with the first or second law .

Yasa 1- Robotlar, insanlara zarar veremez ya da eylemsiz kalarak onlara zarar gelmesine göz yumamaz.
Yasa 2- Robotlar, Birinci Kanun’la çakışmadığı sürece insanlar tarafından verilen emirlere itaat etmek zorundadır.
Yasa 3- Robotlar, Birinci ya da İkinci Kanun’la çakışmadığı sürece kendi varlıklarını korumak zorundadır.

Asimov bu yalın yasalar sayesinde robotların bir insana zarar vermesini ya da bir insanın buyruğuna karşı çıkmasını olanaksız hale getiriyor ve onları mekanik araçlara indirgiyordu. Açtığı bu çığırın etkisi kısa sürede dalga dalga yayılarak bilimkurgudaki “katil robot” klişesini bozguna uğratmaya yetti. Dahası bu fikri mülkünü tüm bilimkurgu yazarlarının ortak kullanımına sunarak bir ilke de imza attı.

Isaac Asimov’un Ben Robot kitabını yazdığı sıralarda henüz transistörler icat edilmemiş, 30 tonluk ilk bilgisayar dan söz edilmemiş ve yapay zeka henüz ortaya atılmamış bir konuydu. Bu da ısaac’ın ne kadar ileri görüşlü olduğunu ve kendince bulduğu yasaların temellerinin ne kadar sağlam olduğunu gösterir mi? Bence gösterir.

Isaac Asimov bu yasalar sayesinde robotların insanlara zarar veren makineler olduğunu değil aksine sadece birer makine olduklarının altını çiziyor. Klişe insan robot çatışmasını en aza indirgemiş bilim kurgu alanında yeni boyuta geçmiş ve diğer yazarlarda ilk başta kabul etmeseler de Asimov tarzında yazı yazmaya başlamışlardır. Artık robotlar insanlar için bir tehlike oluşturmayan basit yapılardı. Asimov böyle uygun görmüştü. Fakat daha sonra bu Asimov için yeterli olmamış ve olaya yeni bir soluk kazandırmak istemiş ve yeni bir yasa daha olmalı demiş kendince.

Sıfırıncı Yasa: Bir robot insanlığa zarar veremez ya da zarar görmesine seyirci kalamaz.

Bu yasayı belirlemesiyle birinci yasa şu şekilde bir değişime uğramıştır;

Birinci Yasa: Bir robot, sıfırıncı yasayla çelişmediği sürece bir insana zarar veremez ya da zarar görmesine seyirci kalamaz.

Bu yasaların son hallerini almasıyla beraber Asimov robotlara yeni bir özellik kazandırmış ve artık robotlar, insanlığı tehlikeye düşürecek ya da insanlık için kötü planları olan oluşumlar olduğu zaman onlara karşı geleceklerdi. Artık robotlar, tüm insan türünü yok etmek gibi çılgınca fikirleri olan birini öldürebilecekti. Ancak Asimov’un bu yeni hamlesi bazı tartışmaların fitilini ateşlemekte gecikmedi. Asimov’un son hamlesiyle beraber bilim kurgu alanındaki yazıların bilimsel tabanı güçlenmiş, robotlara ve robot teknolojisine olan bakış açısı değişmiş ve yapay zeka alanında yeni fikirler oluşmaya başlamıştır.

“Düşüncem iki yönlü: İlk olarak robotları kendi yaratıcılarını yok edecek canavarlar olarak görmüyorum. Çünkü robotları yapan insanların, kendi güvenliklerini sağlayacak vasıtaları da yine robotların içine koyabilecek kadar bilgi ve yetenek sahibi olacaklarını düşünüyorum. İkinci olarak robotların ya da genel anlamda makinelerin, bizlerin yerine geçebilecek kadar zekâya sahip oldukları anda bunu yapmaları gerektiği fikrindeyim.” -Isaac Asimov

Dokunmatik Ekran Nedir? Çalışma Prensibi ve Çeşitleri Nelerdir?


Dokunmatik Ekran Nedir?

Dokunmatik ekranları akıllı telefonlarla hayatımıza girdikten sonra günümüzde pek çok alanda kullanıldığını görmekteyiz.

Dokunmatik ekran; herhangi bir LCD veya CRT ekran üzerine yerleştirilmiş doğrudan ekran üzerinden giriş alabilen bir teknolojidir. Bu teknoloji dokunmatik ekran kalemi veya ekran yüzeyine dokunmayla kullanılabilir.

İngilizce ifadesi ise Touch Screen’dir.

Dokunmatik ekranlar basınca duyarlıdır. Kullanıcı ekrandaki kelimelere ve yazılara dokunarak bilgisayarla etkileşim sağlar. İnsanların daha kolay şekilde işlemler yapmasına olanak sağlar.

Dokunmatik ekranlar telefon ekranlarında, tabletlerde, arabalarda, klimalarda, ATM bankamatiklerde, sıra bekleme numaratörlerinde ve hatta buzdolaplarında sıkça karşımıza çıkabiliyor.

Kendileri için üretilmekte olan özel kalemler ve insan tenine uygun olan modellere göre geri bildirimler yansıtmaktadırlar. Bütün ekranların kendilerine özgü şekilde çalışma mantıkları yer almaktadır.

Dokunmatik Ekran Nasıl Çalışır?


Dokunmatik Ekran, birbirleriyle iletişim halinde bulunan üç sistemden meydana gelmektedir.

Bunlardan birincisi tanesi dokunmatik ekran paneli, ikincisi dokunmatik ekran panelinden gelen sinyalleri anlamlandırarak yorumlayan kontrol sistemi ve üçüncü olarak kullanıcıyı yönlendirmede ve kullanıcıya bilgi aktarmada kullanılan Grafik LCD (GLCD) lerdir. Bütün dokunmatik ekranların kendilerine özgü biçimde çalışma mantıkları bulunmaktadır.

Sistem verileri üzerine entegre edilmekte olan elektronik kartlar sayesinde kartın ve ekranın birbirleriyle birlikte bağdaş kurdukları durumda verilen yanıtın geri bildirim olarak tekrardan ekranda gösterilmesine olanak sağlamaktadır.

Eskilerde tuşlu telefonlarda mesajlar yazmak veya bir durumu aratmak istediğimiz zamanda bizlere büyük sıkıntılar ortaya çıkarabiliyor, hatta zamanla yıpranan tuşlar nedeniyle kullanılmama durumuna gelebiliyordu işte bu yüzden dokunmatik ekranlar gelişen telefon teknolojisinde kendini ön plana almayı başarabilmiştir.

Dokunmatik Ekran Çeşitleri Nelerdir?

Dokunmatik ekranlar kendi aralarında birden fazla kategoriye ayrılmaktadırlar. Bunlar Rezistif dokunmatik ekranlar, Kızılötesi dokunmatik ekran, Kapasitif dokunmatik ekran olarak bilinmektedirler.

1- Rezistif Dokunmatik Ekran :





Yarı iletken ve yalıtkan destek tabakalarından meydana gelmiş rezistif dokunmatik paneller, temel direnç prensiplerinden “bir iletkenin direnci boyuyla doğru orantılı olarak artar” prensibini temel alarak geliştirilmiş bir teknolojidir. Pil derecesini yüksek tutmak için ilk olarak belirlediğimiz rezistif ekranlar kullanılmaktadır. Ortası boşluk, iki ana katman ile çalışırlar. Bu katmanların içinde de başka katmanlar vardır. İki ana katman birbirine dönüktür. Bu şekilde dış ana katmana uygulanan bir kuvvet ile ortadaki boşluk kapanır ve elektriksel iletkenlik sağlanmış olur. Nereye dokunulduğu da bu şekilde algılanıp sinyale dönüştürülür. Az yapılan kuvvet aradaki boşluğu kapatmaz, çok yapılan ise hassasiyete zarar verir. Bu tür dokunmatik paneller kalemler ile de çalışabilir. Tepki süresi daha düşüktür ve çoklu dokunmayı desteklemezler. Elektriksel akım sadece belli bir yerden geçmelidir ki nereye dokunduğumuzu anlayabilmeli.

2- Kızılötesi Dokunmatik Ekran :



Kızıl ötesi olarak bilinen ekranlar en basit şekilde işlemler gören ve ücret konusunda uygunluklar yaratan cihazlarda kullanılmaktadır. Kızılötesi ışık demetleri ekranın bir tarafından diğer tarafına gönderilir, diğer taraftaki duyargalar ışığın gelip gelmediğini sürekli kontrol ederler.

Işık geliyorsa kontrol sistemine 1, gelmiyorlarsa 0 verisini gönderirler. Dokunuşla ışığın diğer tarafa geçişi engellenir, böylece duyarga kontrol sistemine 0 komutu gönderir. Kontrol sistemi komutun geldiği duyargaya göre dokunuşun o eksendeki yerini belirler. Diğer eksende de aynı işlemler tekrarlanır, böylece iki eksende koordinatlar belirlenmiş olur. Isıya duyarlı türü de mevcuttur. Dokunulan yerde cismin ışını kesmesi sonucu koordinatlar hesaplanır ve veri gönderimi olur. Bu kızılötesi ışınların mesafe sorunu olmadığı için plazma ekranlarda daha çok tercih edilir.

3- Kapasitif Dokunmatik Ekran :




Kapasitif etki, ekranın dört köşesinden uygulanan gerilimle ekran yüzeyinde elektrostatik alan oluşturulur. Yüzeyin herhangi bir yerine yük depolayabilen bir iletken temas ettirildiğinde bu elektrostatik alanda oluşan değişim köşelere yerleştirilmiş osilatörler tarafından gözlenebilir hale gelir.

Osilatörlerden toplanan veriler işlem birimine gönderilerek koordinat verisi haline çevrilir ve sisteme aktarılır. Kapasitif dokunmatik ekranlar, Rezistif ekranlarına göre göstermiş oldukları özellikler sayesinde daha fazla ücrete tabii olabilmektedir. Genellikle pos makinesi cihazlarında veya LCD ekranların kullanılmasında tercih edilmektedirler. Daha hassas ekranlara sahip oldukları için kullanmış oldukları enerji kayıpları da fazla olmaktadır.

Kapasitif Dokunmatik Panel genelde cam içinde saydam iletken bir madde ile, ekrana gerilim uygulanıp ekran üzerinde elektrostatik alan oluşması ile çalışır. Ekrana yük depolayabilen bir cisim yerleştirildiğinde (örneğin parmağımız) elektrostatik alanda bir değişim meydana gelir. Bu değişimi osilatör, uygun bir sinyale dönüştürür ve işlem biriminde uygun koordinat verisi haline getirilir ve sisteme aktarılır. Koordinat verisi sayesinde nereye dokunulduğu belirlenir. Bu teknoloji hassas çalıştığından dolayı daha fazla enerji harcar fakat çoklu ekran dokunmasına olanak verir. Bu teknolojinin en belirgin kullanıldığı yer cep telefonlarıdır. Zamanla cam katmanın incelmesiyle daha kaliteli görüntülere sahip olunuyor, fakat bu da kırılganlığı artırıyor.

Dokunmatik Ekranın Tarihi

Dokunmatik ekran ilk olarak 1965 yılında, konumu Malvern’de bulunan Kraliyet Radar Kuruluşu ve orada çalışan Eric A. Johnson tarafından yazılan kısa makaleler ile duyuldu. Daha sonra 1968 yılında, bu teknolojinin hava trafiği kontrol sisteminde nasıl kullanıldığına dair daha detaylı bir makale ile sunuldu. Daha sonra 1970 yılında CERN’de mühendis olarak çalışan Frank Beck ve Bent Stumpe, şeffaf bir dokunmatik ekran geliştirdiler. CERN tarafından üretime konulmuş bu ekran, 1973 yılında kullanılmaya başlanıldı.

Ardından George Samuel Hurst 1975 yılında patentini aldığı Rezistif Dokunmatik Paneli geliştirdi ve üretimi 1982 yılında gerçekleştirildi. İlk çoklu dokunmatik giriş paneli ise 1985 yılında Toronto Üniversitesi’nde bulunan Veri Araştırma Grubu tarafından geliştirildi, ki geliştirilen bu teknoloji artık optik algılama sistemi yerine kapasitans ile çalışıyordu. 1990 başlarında kullanıma hazır hale gelmeye başlamış olan bu teknoloji, üretim maliyetinin çok olmasından dolayı gerçekleşmemiş, fakat Mayıs 2007’de ilk kapasitif dokunmatik ekranı olan LG Prada ortaya çıkmıştır.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...