10 Ekim 2022 Pazartesi

Islak Burun (Andy Mulligan) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı: Islak Burun

Kitabın Yazarı: Andy Mulligan

Kitap Hakkında Bilgi:

Görüp görebileceğiniz en “insansı” köpekle tanışmaya hazır mısınız!?

25 dile çevrilen ve sinemaya uyarlanan Çöplük kitabının yazarı Andy Mulligan’ın yeni romanı Islak Burun, olağanüstü kurgusu ve inişli çıkışlı hikâyesiyle son yılların en özgün, dokunaklı ve çarpıcı eserlerinden biri.

Yediden yetmişe, okuyan herkesi etkisi altında bırakacak bu etkileyici kitap, Örümcek adındaki yavru bir köpek ile onu sahiplenen on bir yaşındaki Tom’un, büyüme sancıları, kişilik çatışmaları ve ayrılıklarla sınanan sevgi dolu arkadaşlık hikâyesini anlatıyor.

Derin felsefi düşünceleri ve güçlü duyguları, son derece naif bir metinde buluşturan Mulligan, hikâyesini yavru bir köpeğin gözünden aktararak çağdaş bir fabla imza atıyor.

Tom, annesinin eksikliği, babasının yaşadığı ekonomik sıkıntılar ve bursla kazandığı yeni özel okula uyum süreci yüzünden zor günler geçiren, küçük bir çocuktur. Fakat babasının ona hediye ettiği küçük köpeği görünce dünyalar onun olur: Hayatındaki eksiklikleri dolduracak en yakın dostunu nihayet bulmuştur. Adını Örümcek koyduğu bu yavru köpeğin, yaşadığı zorluklara göğüs germesinde kendisine dayanak olacağını düşünür. Örümcek çok özel bir köpektir. Acayip meraklıdır ve bu yüzden önüne gelen herkesle konuşur. Ve sonunda bu merakı –ve elbette, kedilere inanması– yüzünden, tatsız bir olaya karışarak evden kaçar. Kısa süre sonra gerçekleri anlayıp geri dönmek istediğinde ise iş işten geçmiş olur. Örümcek kaybolmuştur. Neyse ki ne Tom’un de ne Örümcek’in birbirlerini aramaktan vazgeçmeye niyeti vardır…

Tom’un ve Örümcek’in içtenlikli hikâyesi ile okurların kalbine dokunan bu duygu yüklü kitap, büyümenin eşiğindeki iki yalnız ruhun, bin bir zorlukla ve macerayla imtihan edilen sıradışı dostluğuna tanıklık ettiriyor.

Hayvanları sevmenin ve onları sahiplenmenin insan hayatına kattığı manevi güzellikleri gözler önüne seren Islak Burun, evrensel temalara göndermelerde bulunan hikâyesinin satır aralarında, kişilik çatışması, kimlik karmaşası gibi önemli kavramlara değinerek okurları çeşitli felsefi düşüncelere sürüklüyor.

“Birini seviyorsan, onu sonsuza dek beklersin. Çünkü o olmadan, kendini eksik hissedersin...”

“Heyecan verici, duygusal, inişli çıkışlı bir hikâye.”

- Sally Gardner

“Islak Burun, harika ölçüde akıllıca, aldatıcı ölçüde basit ve okuması bir zevk. Her sayfasına bayıldım.”

- Lucy Coats, Olympus Yaratıkları kitabının yazarı

“Islak Burun’a bayıldım. Örümcek, kimlik krizi yaşayan bir köpek ve tam bir kahraman... Şiddetle tavsiye ediyorum.”

- Gareth P. Jones, Thornwaite Mirası’nın yazarı

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, küçük bir köpeğin gözünden sevgiyi, dostluğu, mücadeleyi ve aile değerlerini anlatan, gençlere yol gösterici bir konuya sahiptir.

Kitabın Özeti:

Tom, on bir yaşında bir çocuktur. Tom'un annesi evden ayrılmıştır. Tom ise babası ve kiracıları olan bir üniversite öğrencisiyle aynı evde yaşamaktadır. Babası ekonomik zorluklar yaşamaktadır.

Tom, özel bir okulu burslu kazanmıştır. Hayatındaki her şey onun için fazlasıyla yeni ve zordur. O yüzden, babası Tom'a hediye olarak küçük bir köpek verdiğinde dünyalar onun olur. Tom, hayatındaki eksiklikleri dolduracak en yakın dostunu nartık bulmuştur. Küçük köpeğinin adını Örümcek koyar. Tom, Örümcek'in yaşadığı zorluklara göğüs germesinde kendisine dayanak olacağını düşünür.

Tom artık günlerini Örümcek'le geçirmeye başlar. Örümcek çok özel bir köpektir. Öncelikle, son derece meraklıdır ve bu yüzden, önüne gelen herkesle konuşur. Örümceklerle, kedilerle, balıklarla, başka köpeklerle. 

Örümcek sonunda, merakı ve kedilere inanması yüzünden, tatsız bir olayın ardından evden kaçar. Kısa bir süre sonra gerçeği anlayıp eve dönmek ister ama iş işten geçmiştir. Örümcek kaybolmuştur. Ama neyse ki iki dost Tom ve Örümcek birbirini aramaktan vazgeçmez. Büyük maceraların ardından ikili yeniden bir araya gelmeyi başarır.

9 Ekim 2022 Pazar

Çat Kapı (Andreas Steinhöfel) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı: Çat Kapı

Kitabın Yazarı: Andreas Steinhöfel

Kitap Hakkında Bilgi:

"Burada herkesin Schröder'lerden korkmasının nedenini biliyor musun? Onlar bize, bakarsak korkudan öleceğimiz için hiç bakmadığımız bir aynayı tutuyorlar."

Kendi halinde insanların "sıradan" bir yaşam sürdükleri Kayın Sokağı'na yeni bir aile taşındığından bu yana mahallenin tadı tuzu kaçmıştır. Dört çocuklu yalnız bir kadının, gecenin kör karanlığında sessiz sedasız yeni evlerine yerleşmesi mahalle sakinlerinde büyük huzursuzluk yaratmıştır. Kısa sürede civardaki ev hanımlarının düzenlediği gün buluşmalarının en önemli dedikodu mevzusuna dönüşen bu alışılmadık aile, yani Schröderler, sayısız şüpheli durumu da beraberinde getirmiştir.

Yeşil gözlü güzel Delphine, boynundaki piton yılanıyla cüce bir profesörü andıran bilgiç Erasmus, yetenekli albino Dandelion, gelecekle geçmişi bir arada görebilen uyurgezer Sabrina ve esrarengiz anneleri… Adeta hayalet bir yaşam sürdüren böylesine sessiz bir aile nasıl olur da mahalleliyi tedirgin etmeyi ve kendilerine karşı alarma geçirmeyi başarmış olabilir?..

Yeni sakinleri yüzünden Kayın Sokağı'nda her geçen gün kıyamet üstüne kıyamet koparken, bu gizemli aileye sadece on dört yaşındaki Paul kol kanat geriyor. Güzel gözlü Delphin'e ilk görüşte vurulan kahramanımız, hiç kimsenin göründüğü gibi olmadığı gerçeğini savunarak çıktığı doğruluk yolunda, okurları, önyargılarından kurtulmaya ve bakmaya ölümüne korktukları "o" ayna ile yüzleşmeye davet ediyor..

Alman Gençlik Edebiyatı ve Erich Kästner ödülleri sahibi Andreas Steinhöfel, küçük kasabalar ya da mahallelerdeki şefkat yoksunu ortamı inandırıcı karakterler üzerinden işlediği bu sıra dışı ilkgençlik romanında, kitapseverleri, heyecan dolu bir maceraya sürüklerken "öteki" hakkında düşünmemize ve gerçeklere daha yakından bakmamıza olanak sağlıyor.
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, mahalle yaşantısı ve komşuluk ilişkilerini ele alırken ön yargılar üzerine ötekileştirilmiş olana karşı duyulan korkuları konu edinmiştir.

Kitabın Özeti:

Kayın Sokağı’na yeni taşınan Bayan Schröder'in dört çocuğu vardır. Kayın Sokağı'nda kendi halinde yaşayan insanlar sıradan bir yaşam sürdükmektedirler.

Bayan Schröder çocuklarıyla beraber taşındığından beri mahallenin tadı tuzu kaçmıştır. Kayın Sokağı'nda yeni taşınan komşu ve çocukları ilk günden itibaren merak ve söylenti konusu olur. 

Belli bir gelir düzeyine sahip ve sözsüz anlaşmayla belirlenen standartlara göre yaşayan mahalleli, bu aileyi hiç sevmez. Kısa süre sonra civardaki ev kadınlarının düzenlediği gün buluşmalarının en önemli dedikodu mevzusu olmayı başarırlar. Evlerinin perdelerini hep kapalı tutan, külüstür bir araba sahibi bu aile, mahalleliye göre kesinlikle tekinsiz ve daha da ötesi sapkındır. 

Bayan Schröder'in dört çocuğu; albino bir erkek çocuğu olan Dandelion; sürekli laboratuvar önlüğüyle dolaşan abisi Erasmus; uyurgezer, küçük Sabrina; hırpani giysileri bile olağanüstü güzelliğini saklayamayan ablaları Delphine'dir.  Bayan Schröder ise ortalarda gözükmeyen gizemli bir annedir. 

Bu aile, daha evlerinden dışarı adım bile atmadan, herkesi çileden çıkarır. Çünkü onlar bilinen kalıplara uymamakta ve çirkinlik yaymaktadırlar. Kayın Sokağı sakinleri arasında söylentiler çığ gibi büyümeye başlar. Schröder kardeşlerin birkaç uygunsuz davranışı da malzeme oluşturunca, mahallelinin öfkesi taşmaya başlar. Bu aileyi buradan atmanın bir yolunu bulmak zorundadırlar. 

İlk günden beri, Schröder’lerden korkmayan ve tiksinmeyen tek kişi, Paul Dört lakaplı bir çocuktur. Güzel gözlü Delphin'e ilk görüşte vurulan Paul, hiç kimsenin göründüğü gibi olmadığını savunur. Paul, hem kendi ailesine hem de arkadaşlarına, aileyi savunmak için dil döker ve anlamlandıramadığı bu sebepsiz öfke ve şiddete karşı durmaya çalışır. 

Kayın Sokağı’nda, aileye karşı korkunç bir plan yapıldığını sezen Paul onları uyarmaya gider. İşler artık çığırından çıkmıştır. Yaşananlar hem Schröder’lerin yaşamının gidişatını belirleyecek, hem erdemli yaşam maskesinin ardına saklanmış kötülükleri ortaya çıkaracak, hem de Paul’ün insan olmanın ve insan kalmanın ne demek olduğunu sorgulamasına yol açacaktır.

Sıkı Arkadaşlar ve Spagetti Canavarı (Andreas Steinhöfel) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı: Sıkı Arkadaşlar ve Spagetti Canavarı

Kitabın Yazarı: Andreas Steinhöfel

Kitap Hakkında Bilgi:

"Sıkı Arkadaşlar ve Spagetti Canavarı'nı çocuklar çok sevecek. Büyükler de hiç endişe etmesin. Steinhöfel sizi (eğer iyi niyetli bir büyükseniz) ânında çocukluk günlerinize taşıyıverecek."
-Sevin Okyay, İyi Kitap-

Andreas yedi, Dirk altı yaşında iki kardeşler. Yaşadıkları her anın tadını çıkarmayı bilen afacan kahramanlarımız girdikleri her ortamı birbirine katma konusunda bir hayli becerikliler. Arkadaşları ile spagetti canavarına dönüşmek, lapa lapa yağan karın altında kızaklarıyla tepeden aşağıya kaymak, yataklarını bir uzay gemisine çevirmek ya da arkadaşlarıyla çılgın bir iddiaya girişmek, tam da bu kardeşlere göre işler!..

Yakın dostları Richard, Susanne, Christiane ve yerinde duramayan kobay fareleri Zıpır'la maceradan maceraya koşturan haylaz biraderlerin evini ise büyük bir telaş sarmış durumda. Top gibi hamile karnıyla Andreas ve Dirk'ün peşinde fır dönen anneleri yeni bir bebek bekliyor. Yaramaz ikili ilk başlarda ailelerine katılacak bu yeni misafiri aralarına almak konusunda bir hayli önyargılı davransalar da kısa sürede evin maskotu haline dönüşecek bu koca kulaklı yumurcağı çok sevecekleri kesin.

Kardeşlik, dostluk, aile sevgisi gibi manevi değerlerin önemini vurgulayarak çocuklardaki hayal gücü ve yaratıcılığın sınır tanımaz zenginliğini gösteren Sıkı Arkadaşlar ve Spagetti Canavarı, Andreas, Dirk ve Björn bebek ile sıkı dostlarının başından geçen mizahi öykülerin bir araya toplandığı sevimli bir roman.

"Rico ve Oskar" dizisiyle dünya çapında tanınarak 2013 Alman Gençlik Edebiyatı Yazar Ödülü'ne değer görülen Andreas Steinhöfel'in kaleme aldığı ilk eser olma özelliğini taşıyan bu eğlenceli kitap, her yaştan okurun kendisinden bir şeyler bulacağı oyun dolu bir dünyaya açılıyor…
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, sıcak aile ve kardeşlik ilişkilerinin anlatıldığı öykülerden oluşan eğlenceli romandır. İşler yolunda gitmezken bile aile dayanışmasının ve gülümsemenin önemini anlatmaktadır.

Kitabın Özeti:

Kardeşlik, dostluk, aile sevgisi gibi manevi değerlerin önemini vurgulayarak çocuklardaki hayal gücü ve yaratıcılığın sınır tanımaz zenginliğini gösteren, mizah dolu bir roman 

Andreas yedi yaşındadır. Andreas'ın kardeşi Dirk ise altı yaşındadır. Yaşadıkları her anın tadını çıkarmayı bilen kardeşler girdikleri her ortamı birbirine katma konusunda bir hayli beceriklilerdir.

İki kardeşin giriştikleri her macera, mutlaka kahkahalarla sonuçlanmaktadır. Arkadaşları ile spagetti canavarına dönüşmek, kışın lapa lapa yağan karın altında kızaklarıyla tepeden aşağıya kaymak, yataklarını bir uzay gemisine çevirmek ya da arkadaşlarıyla çılgın bir iddiaya girişmek, ve pek çok macera tam Andreas ve Dirk kardeşlere göre işlerdir.

Yakın dostları Richard, Susanne, Christiane ve yerinde duramayan kobay fareleri Zıpır'la maceradan maceraya koştururlar. Okulda giriştikleri bir cesaret gösterisi, yeni dostluklara kapı açar. 

Afacan kardeşlerin evini büyük bir telaş sarmış durumdadır. Anneleri hamiledir ve aile yeni bir bebek beklemektedir. Afacan kardeşler ilk başlarda ailelerine katılacak bu yeni misafiri aralarına almak konusunda bir hayli ön yargılı davranırlar. 

Şimdiyse ikiliyi başka bir macera beklemektedir. Bu macera doğmak üzere olan yeni kardeşleridir. Kısa süre sonra kardeşleri Björn bebek aralarına katılır. 

Andreas ve Dirk, bebeğin kendilerinden biri olup olmayacağını denemek için onu en sevdikleri uzay oyununa katmaya karar verirler. Acaba, annelerinin evde olmadığı bir gün uzay gemisine çevirdikleri yataklarına aldıkları kardeş bebek, oyundaki rolünü üstlenebilecek midir? Yoksa anneleri geldiğinde onu bir karmaşa mı bekleyecektir? Kardeşlerin, sorumluluk alabildiklerini ispatlamaları için en iyi zaman budur.

Kardeşler kısa sürede evin maskotu haline dönüşecek bu koca kulaklı yumurcak bebeği çok seveceklerdir.

Kullandığımız İnternete Bağlanabilen Akıllı Cihazlar Her Yerde Bizi Gözetliyor Olabilir



Kullanıdığımız ve/veya çevremizdeki başkalarına ait akıllı cihazlar bizi gözetliyorlar. Elde ettikleri bilgileri ve verilerimizi bize karşı kullanıyorlar.

Akıllı telefonlar, akıllı televizyonlar, bilgisayarlar, buzdolapları, temizlik robotları, ev güvenliği ile ilgili cihazlar, akıllı ev sistemleri nesnelerin interneti ile birlikte hayatımıza girmiş durumdadır. Akıllı cihazlar tarafından bizim hakkımızda toplanan veriler cihaz üreticilerin ve üçüncü taraf başka kişilerin maddi çıkarları için depolanabilir ve sonrasında kullanılabilir.

Hiç, birinin sizi izlediğine dair ürpertici bir his hissettiniz mi?

Her gün sizin yaptıklarınızı takip eden pekçok şey var. Her yerdeler, TV’nizin, buzdolabınızın, arabanızın ve ofisinizin içinde kolayca görülebilecek şekilde saklanıyorlar. Bu şeyler bizim hakkımızda hayal edebileceğimizden daha fazlasını biliyor ve birçoğu bu bilgiyi internet üzerinden iletiyor.

Amazon şirketi, ağustos ayında akıllı süpürge şirketi iRobot’u 1,7 milyar dolar karşılığında satın almak için anlaşma imzaladı. Avustralya Gizlilik Vakfı’ndan David Vaile, anlaşmaya dair “Her şey verilerle ilgili” açıklamasını yaptı. Gizlilik Vakfı, elektrikli robot süpürgelerin, haritalama özelliklerini kullanarak Amazon’un kullanıcıların evlerinin kat planlarına erişeceğinden endişe duyuyor. Gizlilik Vakfı’na göre şirketler insanları bir kez gözetledikten ve verilerini kullandıktan sonra onları tüketim konusunda manipüle edebilir.

Akıllı cihazlar tarafından toplanan veriler, üreticiler tarafından ürünlerini nasıl daha etkili bir şekilde satacaklarını bulmak için kullanılabilir. 

Uzmanlar veri gizliliği açısından bakıldığında, en akıllı ev, aptal bir evdir uyarısında bulunuyor. 

Günlük hayatımızın bir parçası olan ürünlerin önemli bir kısmı sürekli veri üretiyor. Cep telefonları ve onlar üzerinde hayatı kolaylaştıran uygulamalar, dolaşılan yerlerden yapılan alışverişe, sağlıktan sosyal medya aktivitelerine, yiyip içtiklerimizden çeşitli alışkanlıklarımıza kadar her şeyi veriye dönüştürerek kaydediyor ve daha öenmlisi yayınlıyorlar.

Veri yönetimi ve mahremiyet üzerine çalışan bilgisayar bilimcileri olarak, evlerde, ofislerde ve şehirlerdeki cihazlara yayılan internet bağlantısıyla mahremiyetin her zamankinden daha fazla tehlikede olduğunu görüyoruz.

Ancak internet üzerinden iletişim kuran sadece evimizdeki eşyalar değildir. İş yerleri, alışveriş merkezleri ve şehirler de daha akıllı hale geliyor. Bu mekanlardaki akıllı cihazlarda bizi gözetliyor.

Aslında, Nesnelerin İnterneti (IoT), ulaşım ve lojistik, tarım ve çiftçilik ve endüstri otomasyonunda halihazırda yaygın olarak kullanılmaktadır. 2018’de dünya çapında yaklaşık 22 milyar internet bağlantılı cihaz kullanılıyordu ve bu sayının 2030’a kadar 50 milyarı geçmesi bekleniyor.

Peki, bu akıllı araçlar bizim hakkınızda neler biliyor?

Akıllı cihazlar, kullanıcıları hakkında çok çeşitli veriler toplar. Akıllı güvenlik kameraları ve akıllı asistanlar, nihayetinde, evinizdeki varlığınız ve etkinlikleriniz hakkında video ve ses bilgileri toplayan kameralar ve mikrofonlardır.

Spektrumun daha az belirgin olan ucunda, akıllı TV’ler kullanıcıları gözetlemek için kameralar ve mikrofonlar kullanır, akıllı ampuller uykunuzu ve kalp atış hızınızı takip eder ve akıllı elektrikli süpürgeler evinizdeki nesneleri tanır ve her santimini haritalandırır.

Bazen bu gözetim bir özellik olarak pazarlanmaktadır. Örneğin, bazı Wi-Fi yönlendiriciler, kullanıcıların evde nerede oldukları hakkında bilgi toplayabilir ve hatta hareketi algılamak için diğer akıllı cihazlarla koordine edebilir.

Üreticiler genellikle verilerinizi insanların değil, yalnızca otomatik karar verme sistemlerinin göreceğine söz verir. Ama bu her zaman böyle değildir. 

İnternet üzerinden paylaşılan herhangi bir özel veri, dünyanın herhangi bir yerindeki bilgisayar korsanlarına karşı savunmasız olabilir.

Güvenlik açıklarımızı kapatmanın yolları:

1- Akıllı cihaz kullanımına kısıtlama koymak,
2- İnternet üzerinden alışveriş yapmamak,
3- Akıllı cep telefonumuzun normal zamanlarda internet bağlantısını kapatmak,
4- Akıllı cep telefonumuza pek çok erişim izni isteyen uygulamaları yüklememek,
5- Hayatı daha doğal, teknolojik aletlerden uzak yaşamayı alışkınlık edinmek,
6- Evlerimizde akıllı ev sistemlerini kullanmamak,
7- İnternet üzerinden ve kredi kartı ile yapılan alış-verişleri sınırlamak,
8- Mümkün olduğunca nakit para kullanmak

8 Ekim 2022 Cumartesi

Ülkelerin Elektrik Tüketim Miktarlarına Göre Dünya Sıralaması ve Nüfus Sayısı



En çok elektrik tüketen ülke sıralaması aşağıdaki gibidir.  
Elektrik tüketimi GW-S = Giga Watt Saat biriminde verilmiştir.
Aşağıda elektrik tüketimi sıralamasının yanında ülkelerin nüfus sayıları da verilmiştir.

                                   Elektrik Tüketimi (GW-S)                      Nüfus

1. ÇİN                                  8.312.800                               1.412.600.000

2. ABD                                 3.989.566                                  328.200.000

3. HİNDİSTAN                   1.547.000                               1.384.660.000

4. RUSYA                               965.156                                  146.700.000

5. JAPONYA                           902.842                                 126.860.000

6. BREZİLYA                         597.234                                 210.000.000

7. KANADA                            549.263                                   37.534.000

8. GÜNEY KORE                  527.035                                   51.710.000

9. ALMANYA                         524.268                                   83.200.000

10. FRANSA                           449.422                                   66.980.000
   .
   .
   .
   .
22. TÜRKİYE                         251.376                                   83.429.620

Yukarıda verilen elektrik tüketimi sıralamasına göre ülkemiz 22. sırada gözükmektedir.








Kiralık Canavar (Andreas Steinhöfel) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı: Kiralık Canavar

Kitabın Yazarı: Andreas Steinhöfel

Kitap Hakkında Bilgi:

Edebiyatseverlerin zihninde "derin" bir iz bırakan "Rico ve Oskar" serisinin ödüllü yazarı Andreas Steinhöfel'den, sevginin karşı konulmaz gücü üzerine kaleme alınmış olağanüstü bir kitap! Büyüdüğünde ünlü bir opera sanatçısı olmayı hayal eden Gianna'nın hayatta iki büyük tutkusu vardır: Avazı çıktığınca (hatta günün birinde şu bardak kıran meşhur ince do'yu bile çıkararak) arya söylemek ve doyasıya korku filmi seyretmek.

Sesi zarar görmesin diye yaz kış boynuna taktığı kırmızı atkısıyla dikkatleri üzerine çeken Gianna'nın duyulmasından en çok korktuğu sırrı ise annesinden ve babasından gizli gizli gece yarısı evden kaçarak ay ışığı altında şarkı söylemesidir. Operaya ve korku filmlerine doyamayan küçük divamız için hayat, evden kaçış maceralarıyla çok daha eğlencelidir. Tabii; yine bu gecelerden birinde korkunç bir canavarla karşılaşmasını saymazsak eğer!.. Bu canavar tıpkı çok severek izlediği korku filmlerindeki gibi simsiyah, kırmızı parlayan iri gözlere sahip ve kocamandır. Üstüne üstlük Gianna'nın en büyük korkusunun ne olduğunu bilmekte ve onu bununla tehdit etmektedir. Acaba canavar bu gerçeği kimden ve nasıl öğrenmiştir?

Etrafına saçtığı dehşete rağmen cesur dostumuzu bir türlü etkisi altına almayı başaramayan canavar göründüğünden çok daha ürkünç olabilmek için bir şeyler yapmalıdır. Oysa Gianna kalbi taş tutan bu canavarın yüreğini ısıtacak yolun nereden geçtiğini çok iyi bilir.

Steinhöfel'in kalbi taşlaşmaya yüz tutanlara ithaf ettiği Kiralık Canavar, sevginin gücüne inanmanın korkulara boyun eğmekten çok daha anlamlı olduğunu savunarak, ebeveyn-çocuk ilişkileri üzerine sorgulamalarla dolu düşünsel bir yolculuğa davet ediyor okurlarını.
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, çocukların arkadaş ve aile ilişkilerini incelikle ele alan, sevgi sayesinde “canavarların” bile iyileşebileceğini anlatan gizemli, heyecanlı, müzik dolu bir konuya sahiptir.

Kitabın Özeti:

Gianna, opera sanatçısı olma hayalleri kurmaktadır. Aynı zamanda Gianna, korku filmlerine bayılmaktadır. Ailesi ise onun korku filmi sevdasından son derece rahatsızdır. 

Gianna'nın annesi Alman, babası İtalyan'dır. Gianna, anne ve babasına İtalya seyahati arzusundan sık sık söz etmektedir. Gianna'nın gece gündüz çalışan anne ve babası için böyle bir seyahat mümkün gelmemektedir. 

Gianna, İtalya özlemini gidermek için geceleri evin yakınındaki nehre gider ve ay ışığının büyülü atmosferinde aryalar söyler. Yine böyle bir gecede, karşı kıyıda alev alev yanan gözlere sahip, kömür karası bir canavar görür. Gianna, korkudan uyuşmuş hâlde evine döner. 

Gianna, gördüğü canavarın gerçekliğini sorguladığı korku dolu bir gecede, canavar yatağının dibinde birden görünür. Canavar Gianna'ya, bir daha korku filmi seyrederse başına korkunç şeyler geleceğini söyler. 

Gianna canavarın söylediklerinden şüphelenir. Belkide bu canavar gerçek bir canavar olmayabilir, belki de “kiralık” bir işçidir.

Pırıltı ile Kokuş (Andreas Steinhöfel) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı: Pırıltı ile Kokuş

Kitabın Yazarı: Andreas Steinhöfel

Kitap Hakkında Bilgi:

Kedi fare oyunu değil bu, kedi ile farenin oyunu!

''Ötekileştirilenlerin'' hayatına göz kırpan cesur eserleriyle Alman çocuk ve gençlik edebiyatının hayranlık uyandıran yazarlarından biri olan Andreas Steinhöfel, güçlü kalemini bu kez ezber bozan bir kedi fare hikâyesinde konuşturuyor: Pırıltılı ile Kokuş.

Farklılıkları nedeniyle aileleri tarafından istenmeyen bir pırılkedi ile kokarfarenin hayret verici arkadaşlığını sayfalarına taşıyan bu matrak kitap, dünyayı (neredeyse) baştan sona kateden iki kafadarın çizgi filmlere şapka çıkartan serüvenlerini konu ediniyor.

Etiketleme, tektipleştirme, diğerleştirme ve dışlama gibi ayırımcı yaklaşımlar üzerine okurlarını düşündüren Pırıltılı ile Kokuş; görünenin ardında yatan gerçeği ince bir mizahla, ustalıkla yansıtıyor.

Bir türlü parıldayıp ışıldayamayan talihsiz kedi Pırıltılı ile etrafı pis pis kokutan şansız fare Kokuş'un yolları sokak ortasında tesadüfen kesişir. Biri türünün özelliklerini hiç göstermediği, diğeri ise fazla gösterdiği için, ait oldukları çevreden dışlanmış ve yaşadıkları evden kovulmuşlardır. Normal koşullarda bir araya gelmeleri pek de mümkün görünmeyen bu iki kader ortağı çok geçmeden sıkı arkadaş olurlar. Birlikten doğan gücü keşfeden Pırıltılı ile Kokuş, yaralarını hızlıca sarıp, hayatlarında yepyeni bir sayfa açmaya karar verirler. Korkutucu, endişe verici eski günleri geride bırakıp, neşeli, eğlenceli ve umut dolu bir geleceğe koşmaya hazırdırlar. Ama önce halletmeleri gereken birkaç küçük mesele vardır...

Kaderlerini yeniden çizmek hayaliyle ortaklaşa bir yaşam kuran iki yoldaşın başından geçen komik olayları anlatan Steinhöfel, bu kitabıyla alışılagelmiş kedi fare hikâyelerine bambaşka bir yorum getiriyor.

Sevginin, paylaşmanın ve dayanışmanın arkadaşlığın olmazsa olmazları arasında yer aldığını hatırlatan Pırıltılı ile Kokuş, bizi biricik kılan farklılıklarımızla barışık kalmanın hayatımızı ne denli güzelleştireceğine vurgu yapıyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, bir kedi ile fare arasındaki sevgi, dayanışma ve arkadaşlığı anlatırken, farklılıklarımızla barışık kalmanın hayatımızı ne denli güzelleştireceğini konu edinmektedir.

Kitabın Özeti:

Kitap, farklılıkları nedeniyle aileleri tarafından istenmeyen bir pırılkedi ile kokarfarenin hayret verici arkadaşlığını bir çizgi film tadında sayfalarına taşıyor.

Pırıltılı, bir türlü parıldayıp ışıldayamayan talihsiz bir kedidir. Pırıltılı, pırılkediler ailesinden gelen ancak aile üyelerinin aksine türünün en belirgin özelliğini taşımayan bir kedidir. Pırılkediler, adları üzerlerinde, pırıldayan kedilerdir. Pırıltılı, Bay Balıkçı adında sevimsiz bir adamın sahibi olduğu annesi pırılkedinin yavrularından biri olarak doğar. Büyüyüp pırıl pırıl ışık saçması gereken yaşa geldiğinde solgun, mat, düz, sıradan bir kedi olduğu anlaşılınca sahibi tarfından kapı dışarı edilir.

Kokuş ise etrafı pis pis kokutan şanssız bir faredir. Kokuş, isimlerinin tersine hiç kokmayan kokarfaregillerin tuhaf bir şekilde kokulu üyesi olarak doğmuştur. Yaydığı koku bazen kötü bazen de mis gibi olabilmektedir. Kokuş’u evden sahibi değil ailesi atmıştır.

Pırıltılı ile Kokuş'un yolları tesadüfen kesişir. Biri türünün özelliklerini hiç göstermediği, diğeri ise fazla gösterdiği için yaşadıkları evden kovulmuşlardır. 

Normal koşullarda bir araya gelmeleri mümkün olmayan bu iki kader ortağı, çok geçmeden sıkı arkadaş olurlar. Birlikten doğan gücü keşfeden Pırıltılı ile Kokuş, yaralarını hızlıca sarıp, hüzünlü eski günleri geride bırakarak umut dolu bir geleceğe adım atmaya hazırdırlar. 

Pırıltılı ile Kokuş, yağmurlu bir gecede karşılaşırlar. Kokuş’un marifetiyle boş bir ahırda, saman yığınlarının üstünde ısınarak yeni ve ortak bir yaşama adım atarlar. Pırıltılı, Kokuş’a şahane bir yatak olabilecek eski püskü bir ayakkabı bulur. Bu sırada karşısına zorba bir köpek çıkar. Pırıltılı mücedele eder ve bu ayakkabıyı köpeğe kaptırmaz.

Bu arada halletmeleri gereken bir mesele vardır. Pırıltılı’yı evden kovan Bay Balıkçı’ya akılda kalıcı bir ders vermek isterler.

İyi Geceler Bay Tom (Michelle Magorian) Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı

Kitabın Adı: İyi Geceler Bay Tom Kitabın Yazarı: Michelle Magorian Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı 1. Will'in kollarındaki morlu...