13 Eylül 2017 Çarşamba

İstanbul'da Toplanan Çöpten Elde Edilen Gaz İle Üretilen Elektrik Miktarı Nekadardır?


Katı atık düzenli depolama sahalarında depolanan atıklar, zamanla oksijensiz ortamda mikropların etkisiyle çürüyerek çöp gazı (metan, karbondioksit, azot) oluşturmaktadır. Düzenli depolama sahalarında oluşan çöp gazı (diğer adıyla depo gazı), sahadan uygun tekniklerle toplanıp değerlendirilmediği takdirde, patlayıcı ve yanıcı-parlayıcı özelliğinden dolayı insan ve çevre sağlığı açısından büyük risk taşımaktadır. Bu riski önlemek için İstanbul’daki düzenli depolama sahalarında oluşan çöp gazlarını kurulu tesislerde yakarak değerlendirilmekte ve çevreye zarar vermesi önlenmektedir.

İstanbul’un Avrupa yakasında Odayeri, Asya yakasında Kömürcüoda Düzenli Depolama Sahalarında oluşan çöp gazını kontrollü olarak yakılarak enerjiye çevrilmektedir. Yenilenebilir enerji üretimi çalışmaları çerçevesinde mevcut halde Odayeri Düzenli Depolama Sahası’nda 40 MW, Kömürcüoda’da ise 14 MW olmak üzere 54 MW elektrik enerjisi üretilmektedir. 2017 yılına kadar (ilk 6ay) toplam da 2.000.355 KW elektrik üretilmiştir.

Çöp gazından 1,2 Milyonluk Nüfusa Yetecek Elektrik

İstanbul’daki düzenli depolama sahalarında oluşan çöp gazından toplam da 54 MW elektrik enerjisi üretilmektedir. Tamamen çöp gazından elde edilen bu elektrik enerjisi yaklaşık 1,2 milyon nüfusun evsel elektrik ihtiyacını karşılayabilmektedir. İstanbul’daki Depo Gazından Elektrik Üretim Projesi Avrupa’nın en büyüğü olup Dünya’nın en büyük 10 projesinden birisidir. Her gün Asya ve Avrupa Yakası'ndaki tesislerde ortalama 17.500 ton çöpü ayrıştıran ve bertaraf eden İSTAÇ, ülke ekonomisine büyük katkı sağlıyor.

Enerji Üretimi İle Karbon Azalımı

Düzenli depolama sahalarında çöp gazından elektrik enerjisi üretilirken, aynı zamanda karbon salınımını azaltarak atmosferi ve çevreyi koruyoruz. “Çevre Dostu Enerji Üretimi” sloganıyla başlatılan bu projede, metan ve diğer gazları toplayarak temiz enerjiye çeviriyoruz.

Dünyada En prestijli standart olan Gold Standart tarafından tescil edilmiş olarak 2011 – 2015 Eylül dönemi 5,7 Milyon ton karbon salınımı azalımı sağlanmıştır. Son kapasite artışlarıyla beraber şuan itibariyle yıllık 1,5 Milyon ton karbon azalımı sağlanmaktadır.

Daha anlaşılabilir olması bakımından yıllık 800bin aracın trafikten çekilmesine eşdeğer bir azalım gerçekleştirilmektedir, buda hemen hemen İstanbul’daki araç sayısının %25 ‘ine denk gelmektedir.

27.03.2018 günü yapılan habere göre güncelleme;

Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Mevlüt Uysal, çöp gazından elektrik üretimi yapılan tesise yaptığı ziyarette, "Elektrik üretim tesislerimizde günlük 401 megavat gücünde elektrik üretimi yapılıyor. Bu da 870 bin nüfusa tekabül ediyor. İstanbul'da 300 bin konutun elektriği üretiliyor" dedi.

İBB Başkanı Mevlüt Uysal, İstanbul Çevre Yönetimi Sanayi ve Ticaret A.Ş. (İSTAÇ)'nin Eyüpsultan Odayeri'nde bulunan elektrik üretim santralini ziyaret etti. Uysal, "İhalesini yapmış olduğumuz 3 bin tonluk yakma tesisimiz devreye girdiği zaman yaklaşık 1,5 milyon nüfusun elektrik ihtiyacını karşılayacak günlük elektrik üretimi oluşacak" diye konuştu.

29 Ağustos 2017 Salı

Çin Panda Görünümlü Güneş Enerjisi Santrali Kurdu



Dünyada yenilenebilir enerjiye ki özellikle güneş enerjisine en fazla yatırım yapan ülke muhtemelen Çin’dir. Geçtiğimiz günlerde çin güneş enerjisi alanında ki yatırımlarına farklı bir boyut ekledi. Daha önce dünyanın en büyük yüzen güneş santralini aktif hale getiren çin, şimdide panda güneş santrali ile tüm dünya da adından söz ettirmeyi başardı.

Toplam 250 dönüm araziye kurulan bu ilginç güneş santrali panda şeklinde ve uydudan rahatlıkla görülebilmektedir.

Çin'in Datong şehrinde 50 MW gücünde Panda şeklinde güneş enerjisi santrali kurularak elektrik üretmeye başladı.

Çin, genç nüfusun yenilenebilir enerjiye dikkatini çekmek amacıyla ülkenin sembolü olan ve sevimlilikleri ile ünlü Panda şeklinde bir güneş enerjisi santrali kurdu. Dünyanın en sevimli güneş santrali olarak adlandırılan ve toplamda 100 MW kurulum kapasitesine sahip olacak olan santral, BM Kalkınma Programı (UNDP) çerçevesinde Panda Green Energy tarafından kurularak 50 MW'lık kısmı şebekeye bağlandı. Santral yılda 60 bin ton karbondioksit salımını önleyecek.

Panda şeklini vermek için koyu renklerde monokristal silikon güneş hücreleri kullanılırken, beyaz renkler için ince film güneş hücreleri kullanıldı. Panda Güneş Santrali 25 yıl boyunca 3.2 milyar kilovatsaaat güneş elektriği üretecek. Santral böylece 1.056 milyon ton kömür kullanımın önleyerek, karbon emisyonunu 2.74 milyon tona kadar azaltacak.

Panda Green Energy’nin en büyük hissedarı olan China Merchants New Energy Group (CMNE), geçen Eylül ayında UNDP ile Panda biçiminde bir güneş enerjisi santrali kurulumu için bir anlaşma imzalamıştı.

23 Ağustos 2017 Çarşamba

İnsan Beynine Doğru Akım Uygulayarak Davranışları Yönlendirmek, Kontrol Etmek Mümkün Mü?


Evde Beynimize Elektrik Akımı Vermek İyi Bir Fikir mi?

Öncelikle sorunun cevabını vermek gerekirse, kesinlikle hayır, hem de hiç iyi bir fikir değil. Hatta o kadar kötü bir fikir ki alanda çalışan 40 bilim insanı, olabileceklerden korktukları için 2016 yılında Annals of Neurology dergisinde toplu bir bildiri yayımladılar.

Beynimize elektrik akımı verme fikri nerden çıktı?

Kafatasına bağlanan elektrotlar sayesinde, beynin doğru bölgesinin, doğru akım ile uyarılması yani transkranyel doğru akım uyarımı (transcranial direct current ctimulation – tDCS) bir süredir bilim insanlarının üzerinde çalıştıkları bir alan. Örneğin Avustralyalı bilim insanı Allan Synder’ın geliştirdiği Yaratıcılık Şapkası, tDCS’nin son derece etkileyici bir şekilde uygulandığı ve işe yarayan örneklerden sadece biri. Temelde beynimizdeki sinir hücreleri olan nöronlar, birbirleri ile elektrik sinyalleri üzerinden iletişim kuruyorlar. Buradan yola çıkarak güdülen mantık beyne dışarıdan verilecek cüzi miktarda elektrik akımı sayesinde istediğimiz bölgelerdeki nöronların iletişimini hızlandırıp ya da yoğunlaştırıp, istemediğimiz yerlerdekilerin iletişimini azaltabilmek. Bunun gerçekleşmesi durumunda yaratıcılıktan, istenmeyen hatıraların beyinden silinmesine, depresyondan, konsantrasyona kadar çok geniş bir yelpazede hayatımızı kolaylaştırma imkanımız söz konusu olabilir.

Bilim insanları neden endişelenmeye başladı?

Akademik alanda gerçekleştirilen çalışmalardan çok etkilenen akademi dışındaki insanlar, kendi kendine yap (Do It Yourself – DIY) tDCS cihazları geliştirmeye ve kendilerine uygulamaya başladılar. Üstelik bu cihazların nasıl yapıldığını anlatan videoları, uygulamaları da internete yükleyerek daha da fazla insanı bu konuda cesaretlendirdiler. Maalesef Google’da yapılacak tek bir arama ile bütün bu bilgilere ulaşmak mümkün. İşte bütün bunlar da bu alanda çalışan bilim insanlarını endişelendirmeye başladı ve ilgili bildiriyi yayınladılar.

Neden evde kendi kendimize elektrik akımı vermemeliyiz?

Öncelikle uyarımlar, kullanıcının tahmin ettiğinden çok daha geniş bir alana etki ediyor. Elektrotlar, belli bir beyin işlevini hedefleyerek, belli beyin bölgelerine bağlanıyor ancak verilen akımın etkisi sadece bu alanlarla sınırlı değil. Kendi kendimize böyle bir uyarım gerçekleştirirken, hiç uyarmak istemediğimiz bir beyin bölgesini de harekete geçirebilir ve tahmin edemeyeceğimiz sonuçlarla karşılaşabiliriz.

Uyarımlar, hali hazırdaki beyin aktivitesi ile de etkileşime geçiyor. tDCS’nin aktif ve pasif olan nöronlar üzerinde farklı etkileri var. Bu sebeple uyarım esnasında yaptıklarımız beynimizin uyarımlardan farklı şekillerde etkilenmesine sebep olabiliyor. Hatta uyarım öncesi ve sonrasında yapılanların bile uyarımın etkisini değiştirebildiğini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Özetle, farklı günlerde aynı etkiyi yakalayabilmek, tutarlılığı sağlayabilmek bile oldukça güç.

Bazı bilişsel beceriler, diğerlerinin zayıflatılması ya da kaybedilmesi pahasına destekleniyor olabilir. Örneğin 2015 yılında Seller ve arkadaşlarının araştırmasında[2], tDSC ile beynin frontal bölgesine yapılan uyarımlar, katılımcıların IQ’sunda (kalıcı olmayan) bir düşüşe sebep oluyor.

Beyin aktivitesine yapılan müdahaleler, hedeflenenden çok daha uzun süre devam edebilir. Uyarımdan 6 ay sonra bile etkilerinin devam edebileceğine işaret eden araştırmalar söz konusu. Her şeyin iyi gittiği durumda bu uzayan etki son derece umut verici ancak aksi durumlarda da bir o kadar tehlikeli.

tDSC parametrelerindeki küçük değişiklikler, büyük farklara sebep olabilir. Örneğin uygulama süresini 10 dakikadan 20 dakikaya çıkararak, etkiyi ikiye katlamayı hedeflerken tam tersi sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Uyarım etkisini kaybedebiliyor ya da aksi yönde bir beyin fonksiyonunu harekete geçirebiliyor.

tDSC’nin farklı insanlar üzerinde farklı etkileri var. Tek bir kişiden alınan bilgilerin değişken ve öngörülemez olması sebebiyle akademik araştırmalardaki sonuçların birçok katılımcı grubunun ortalaması olduğunu unutmamak gerekiyor. Deney katılımcılarının %30’u, uyarımlara diğer katılımcılardan farklı kortikal tepkiler verebiliyorlar. Dolayısıyla bu da aynı parametrelerin herkeste aynı şekilde çalışmayacağının da bir göstergesi.

Fayda/zarar oranı hastalıkları iyileştirmekle, beynin fonksiyonlarını artırmak açısından değerlendirildiğinde birbirinden çok farklı. Örneğin majör depresyon tedavisinde tDCS’nin faydaları, zararlarından daha fazla olduğu için ilgili bilim insanının, hekimin yönlendirmesi ile tercih edilebilir. Ancak mesele enerji seviyemizi yükseltmek ya da stresi azaltmak gibi hali hazırda birçok çözümü olan konular olunca tDCS’nin risklerini yeniden değerlendirmekte fayda var.

Bunlara ek olarak ciltte oluşabilecek yanıklar ve cihazın arızalanması sonucu yaşanabilecek komplikasyonlar da cabası. Sonuç olarak alanda çalışan bilim insanları bile konu ile ilgili böylesine tedirginken, evde beynimize elektrik akımı vermek son derece tehlikeli olabilir ve istenmeyen birçok sonuca yol açabilir. Bilimin çağrısını dinlemekte ve konuyla ilgili araştırmaların ilerlemesini beklemekte fayda var.

https://bilimfili.com/evde-beynimize-elektrik-akimi-vermek-iyi-bir-fikir-mi/

22 Ağustos 2017 Salı

Dünyada En Fazla Mühendislik Mezunu Veren Ülkeler ve Türkiye


Bilindiği üzere dünyada kalkınmanın anahtarı teknoloji ve bu teknolojinin üretime yönlendirilmesi. Yüksek teknoloji ile üretilen ürünler ülkelerin dünya ekonomisindeki yerini belirliyor ve bu ülkelerin halkları daha yüksek refah seviyesinde yaşayabiliyor. Bu noktada ülkelerin mühendislik ve ona benzer alanlarda eğitime yatırım yapması bu refah sorununu çözme noktasında merkezde bulunuyor. Bu sorunu anlamış ve çözme noktasına en yakın ülkeler de mühendislik eğitimine en büyük yatırımı yapan ülkeler olarak öne çıkıyorlar. Dünyadaki en fazla mühendislik mezunu veren ülkelere gelin birlikte göz atalım.

1. Rusya Federasyonu

Rusya Federasyonu yılda 450 binin üzerinde mühendislik öğrencisini mezun ediyor. En popüler mühendislik dalları inşaat, petrol ve makina mühendisliği. Mühendislik mezunu gençler toplam mezunların arasında %24'lük bir pay alıyor ki bu oran da inanılmaz bir seviyede. Son zamanlardaki Rusya'nın ekonomik anlamda attığı adımların sağlam olması bu temellere dayanıyor diyebiliriz.

2. Amerika Birleşik Devletleri

Amerika Birleşik Devletleri yılda 240 bin civarında genci mühendis ünvanı ile üniversitelerden mezun ediyor. Amerikan eğitim sistemi ve üniversiteleri dünyanın en kaliteli ve değerli eğitimini vermesi sebebiyle diğer ülkelerden ayrılabilir ancak temel bilimler ve diğer alanların da çok geniş olması sebebiyle mühendislik mezunlarının toplam mezunlar içindeki oranı %6,5 civarında.

3. İran İslam Cumhuriyeti

Listenin üçüncü sırasında yer alan İran'ın yıllık mühendislik mezunu genç sayısı 230 bin civarında. Ülkenin nükleer atılımı ve endüstrideki yükselişinin sebepleri arasında ilk sırada bu eğitim hamlesi yer alıyor. Ülkedeki kaliteli üniversite sayısı her geçen gün artıyor ve bu mezunlar ülkeyi ayağa kaldırmaya hazırlanıyor. Mühendislik mezunlarının toplam mezunlar içindeki payı ise inanılmaz bir seviyede, %40.

4. Japonya

Japonya'nın üst sıralarda olması çok beklediğimiz bir sonuç. Özellikle gündelik yaşamı daha kolay bir hale getirmeyi amaçlayan Japon mühendislerin sağlam bir alt yapı ile bu noktaya gelmeleri beklenen bir durum. Yıllık mühendislik mezunu sayısı 165 bin civarında olan Japonya'nın elbette en popüler mühendislik alanları elektronik ve buna bağlık robotik disiplinleri. Japon mühendis mezunlarının toplam mezunlar içindeki oranı ise %17 olarak bildiriliyor.

5. Kore Cumhuriyeti

Kore'nin geçirdiği gelişimi inceleyerek aslında neyin nasıl yapılması gerektiği noktasında çok iyi dersler alınabilir. Kore'nin ayağa kalkışının arkasında da kesinlikle uyguladıkları eğitim politikası geliyor. Üretimi ve yüksek teknolojiyi inanılmaz seviyede geliştiren bu ülkenin yıllık mühendislik mezun sayısı 165 bin sularında. Ülkenin amiral gemisi olan elektronik firmasının yıllık cirosunun ülkemizin yıllık servetinden daha yüksek olduğu gerçeğini de bir kenara koymak gerekiyor. Mühendislik mezunlarının toplam mezunlar içindeki oranı ise %24.

6. Endonezya

Nüfusu ile inanılmaz bir insan kaynağına sahip olan Endonezya'nın son yıllardaki gelişimi zaten uluslararası alanda yüksek ilgi çekiyor. Elbette böyle bir üretim kapasitesinin altında da yetişmiş insan kaynağı olması gerekiyor. Ülkenin yıllık 140 bin civarında mühendislik mezunu genci ekonomiye katılıyor. Bu taze kan ile ülkenin ekonomisi gün geçtikçe büyüyor. Mühendislik fakültesi mezunlarının toplam yüksek öğretim mezunları arasındaki payı %9.

7. Ukrayna

Sovyetler Birliği'nden kalan köklü bir eğitim geleneği ülkenin aslında güncel durumunu da etkiliyor. Yılda verilen 130 bin mühendislik mezunu genç; ülkenin tarım, demir çelik ve diğer ağır sanayi kollarında üretimini sürekli kılıyor. Ukrayna'nın eğitim istatistikleri bu sayı ile kalmıyor. Mühendislerin toplam mezunlar arasındaki oranı %20'ler seviyesinde.

8. Meksika

Meksika'nın ülkemizdeki imajı hiç öyle olmasa da dünya ekonomisinin çok önemli parçalarından biri olarak Meksika karşımıza çıkıyor. Özellikle petrol ve otomotiv alanlarında yarattıkları katma değer ülke ekonomilerini dünyanın en önemli ekonomilerinin arasına sokuyor. Elbette bunu yaparken de iyi bir eğitim politikasına sahip olmak zorundalar ve aynen öyle yapıyorlar. Meksika'da yılda 110 bin civarında yeni mühendis piyasaya çıkıyor. Toplam mezunların %21'i mühendislik fakültelerinden geliyor.

9. Fransa

Havacılık, savunma, otomotiv, tarım gibi endüstrilerin Avrupa'daki en önemli ülkelerinden biri olan Fransa'nın neden buralarda olduğunu anlamamız için eğitim sistemlerini incelemek yeterli olacaktır. Her yıl 105 bin mühendisi ekonomisine kazandıran Fransız eğitim sistemi, bu sürekli kaliteli insan kaynağını canlı tutuyor. Bu da elbette etkin üretimi beraberinde getiriyor. Fransa'nın mühendislik eğitimine verdiği önemi toplam mezun sayısı içindeki %15'lik mühendislik mezunlarının oranı ile daha da iyi kavrayabiliriz.

10. Vietnam
Bir çok uzmana göre dünya üzerindeki ekonomi ve refahtaki en dramatik değişim olumlu anlamda Vietnam'da gerçekleşiyor. Vietnam, sahip olduğu büyük potansiyeli eğitime verdikleri önemle kinetiğe çeviriyor ve geleceğin dünyasında büyük söz sahibi olacağını bugünden belli ediyor. Vietnam'da 100 bin mühendislik öğrencisi her sene mezun olarak ekonomiye katılıyor. Önceleri teknolojinin daha az yoğun kullanıldığı Tekstil ve ona bağlı sektörlerde adını duymaya alışkın olduğumuz Vietnam'ın teknoloji yoğun sektörlerde de atılım yaptığı biliniyor. Bu konudaki hırsları toplam mezunlar arasında mühendislik mezunlarının %22'lik payı ile daha da iyi anlaşılıyor.

Çin ve Hindistan

Dünya ekonomisine hakim bu iki ülkenin listede olmasını beklediğinizi düşünüyoruz. Ancak iki ülke de eğitim verilerini uluslararası kurumlar ile paylaşmadığından listede gözükmüyorlar. Ancak iki ülkenin de yapabildikleri noktasında herkesin bir fikri ve listenin neresinde olabilecekleri noktasında tahminleri vardır.

Türkiye

Türkiye 2015 yılında yüksek öğretimden 733 bin öğrenci mezun etti ve bunlardan 85 bin'i mühendislik alanlarındandı.

ASELSAN TUFAN Elektromanyetik Top Sistemi Nedir?


Klasik toplarda ve fırlatma sistemlerinde mühimmat ister güdümlü ister güdümsüz olsun bir patlamayla ateşleniyor. Elektromanyetik fırlatmada ise mühimmat bir koruyucu kılıfla namlunun içine konuluyor ve namlu çevresinde oluşturulan elektromanyetik dalganın itme gücüyle fırlatılıyor.

Elektromanyetik Top Sistemi, Darbe Güç Kaynağı, Elektromanyetik Fırlatma Yolu ve temel bileşenlerden oluşuyor.

ASELSAN, EMT teknolojilerinin kazanılmasına yönelik çalışmalara 2014 yılında öz kaynakları ile başladı. 2015 yılında yapılan başvurunun olumlu sonuçlanması ile çalışmalara ASELSAN öz kaynaklarının yanı sıra TÜBİTAK Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB) desteği alınarak devam edildi. Geliştirilecek EMT Sistemleri sayesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin kimyasal patlayıcı kullanılan konvansiyonel silahlara göre çok daha etkili silah sistemlerine sahip olması sağlanacak. EMT geliştirme çalışmalarının yürütülmesi amacıyla ASELSAN bünyesinde bir geliştirme laboratuvarı kuruldu.

ASELSAN tarafından geliştirilen ve üretilen Elektromanyetik Top Sistemi laboratuvar prototipinin sistem seviyesi testleri 2016 yılı sonunda başarılı bir şekilde gerçekleştirildi. ASELSAN, EMT sistemi ile atışlı test faaliyetlerini 2017 yılında da sürdürecek. Saniyede hızı 2 bin ila 2 bin 500 metre, yani ses hızının 6 katını aşan sistem ile, hava aracı veya balistik füze gibi hedefler vurulabilecek. ASELSAN, ilerleyen dönemde bu alanda geliştireceği ürünler ile dünyanın önde gelen üreticilerinden birisi haline gelmeyi hedefliyor.

Elektromanyetik Top Sistemi

ASELSAN, IDEF’te dünyada halen geliştirme safhasında olan elektromanyetik top tasarımını da sergiledi. TUFAN elektromanyetik top, mühimmat fırlatma yanında elektromanyetik teknolojiyle uçak gemilerinden uçakların kalkış için fırlatmasında da kullanılabiliyor. ABD yeni nesil uçak gemilerinde sıkıştırılmış hava ile uçakları fırlatma yerine elektromanyetik fırlatmayı kullanacak. ASELSAN geliştirdiği elektromanyetik teknoloji ile deneylerde ses hızının 6 katına kadar çıkış hızıyla mühimmat fırlatmayı başardı.

EMT sistemlerinde saniyede 2000-2500 metre çıkış hızıyla, 300 kilometre üzerinde mesafelere atış yapılabildiği belirtilirken, bu fırlatma yöntemiyle, hava savunma sistemleri de geliştirilebileceği belirtildi. Sistemin klasik topların yanı sıra güdümlü-akıllı mühimmatlarda da kullanılabilmesi için yoğun araştırmalar sürüyor. Üstelik teknolojik olarak aynı sistemden hem konvansiyonel top mühimmatı, hem de akıllı mühimmat atma imkanı bulunuyor. ASELSAN’ın 2014 yılında EMF teknolojisinin geliştirilmesi için özkaynaklarından Ar- Ge başlattığı daha sonra TÜBİTAK desteğiyle çalışmaların genişletildiği ve bir geliştirme laboratuvarı kurulduğu kaydedildi.

Aselsan Elektromanyetik Top Sistemi, 9-12 Mayıs tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenecek IDEF 2017 Uluslararası Savunma Sanayii Fuarında ilk kez sergilendi.

Aşağıdaki videoyu izleyerek detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz...


20 Ağustos 2017 Pazar

Aşırı Bilgi Sendromu Nedir? Zararları Nelerdir? - Information Overload


Bin bir güçlükle bilgiye ulaşmaya çalışırken büyüyüp yaşlananların çocukları olan bizler bugün üzerimize doğru gelen bilgi selinde boğulmamak için mücadele etmeye çalışıyoruz. Doğruluğundan bile emin olamakta zorlandığımız bu kadar çok bilgi ile cebelleşirken filtrelerimizi nasıl ayarlayalım ki aşırı bilgi sendromundan korunmuş olalım?

Kalp hastalıklarına sebep olan başlıca sebeplerden olan aşırı yüklenmenin de çeşitleri var. Hiç spor yapmayan bir kişi iseniz kaçırdığınız belediye otobüsüne yetişmek için yapacağınız kısa bir koşu veya elinizde pazar filesi ile merdiven çıkmanız sizin için aşırı yüklenme olabilir. Bu fiziksel aşırı yüklenmedir. Büyük bir mali kayıp, işten ayrılma, borç yükü, bir yakının kaybı gibi olağan dışı stresler ise duygusal aşırı yüklenmedir.

Sabah uyanır uyanmaz e-postaların kontrol edilmesi ile başlayan, arabadaki navigasyon sisteminden telefonumuzdaki onca uygulamaya kadar devam eden teknoloji alışkanlığı gittikçe kontrolü imkansız bir bilgi yüklenmesine yol açıyor. İşte buna çağın hastalığı diyorlar ve ismi de aşırı bilgi yüklenmesi.

En son ne zaman çok işiniz olmasına ve bitirmeniz gereken önemli projeleriniz olmasına rağmen hiç farkında olmadan saatlerinizi bilgisayar başında sevdiğiniz blogları okuyarak, friendfeed, facebook ve twitter gibi sosyal sitelerde geçirdiniz?

İnternette sosyal etkileşimin artması ile beraber eskiden eposta, daha sonra forum, chat ve şimdi de sosyal siteler aracılığı ile aynı anda onlarca, yüzlerce hatta binlerce insanın neler yaptığını takip etmeye çalışıyoruz. Olay ve bilgilerin, zihnimizdeki hızlı akışını ve meydana getireceği karmaşayı insan beyni kaldıramıyor ve beynin analiz gücü kırılıyor.

Aşı bilgi yüklenmesinin bir diğer etkisi de üreticiliği ve stratejik düşünmeyi baskı altında tutmasıdır. Büyük çoğunluğu doğrulanmamış yoğun bir bilgi bombardımanı ile karşı karşıya kalan birey, bu bilgilerin hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğunu kavramakta zorluk çeker. Ortaya çıkan aşırı yüklenmenin sepep olacağı sıkıntılar fiziksel ve duygusal aşırı yüklenmenin meydana getireceği sıkıntılardan daha az değildir.

İnternet, hem yazılan hem okunan yapısı sayesinde, televizyon ve radyo gibi medyalarla kıyaslandığında kullanıcılarının izleyici değil de katılımcı olabildiği bir ortamdır. Bilgisayarı açmanın internete bağlanmak anlamına geldiği günümüzde her kullanıcının birer katılımcı olarak ürettiği içerik çığ gibi büyüyor. Ortaya çıkan devasa boyutlardaki içeriği saklamak, kategorize etmek, ilişkilendirmek ve arandığında bulunur hale getirmek için sürekli yeni teknolojiler geliştiriliyor.

İnterneti en çok kullananlar diğer kuşaklara göre daha fazla online olma ihtiyacı duyan Y Kuşağı ve Z Kuşağı bireyleridir. Dijital çağda doğan büyüyen ve dijital çağın yerlileri olan bu kuşağın üyelerinin en yaşlısı bugün 30 yaşındadır. Aşırı bilgi yüklenmesinin de direkt internet ile ilişkili olmasını göz önüne alırsak bu sendromla da en fazla Y ve Z kuşaklarının temsilcileri karşı karşıya kalıyorlar.

Aşırı bilginin oluşma sebepleri:

1- Anlık ve yeni bilgi üretiminin her geçen gün artıyor olması.

2- Bilginin forumlar ve bloglar aracılığıyla kolayca tekrarlarının oluşması.

3- Bilgiye ulaşmaya yarayan kanalların çeşitliliği (eposta, telefon, messenger gibi anlık mesajlaşma programları, bloglar …).

4- Birbiri ile ilişkilendirilmemiş ve ilişkilendirilmesi imkansızlaşmış bilginin çoğalması.

5- Farklı bilgilerin karşılaştırılması ve işlenmesi için çok gelişmiş ve başarılı araçların henüz geliştirilememiş olması.

New York Üniversitesi’nden Clay Shirky, 2008 yılında yaptığı bir konuşmada “Bu bir aşırı bilgi yüklenmesi sorunu değil, filtreleme sorunur” diyerek bilgiye ulaştığımız araçları kullanırken kendimiz için filtreler oluşturmanın gerekliliğine dikkat çekmiştir. Bilgiye erişmek için ortaya çıkan yeni yollar bize eski filtrelerimizin işe yaramayabileceğini, yeni filtreler geliştirmemiz gerektiğini işaret ediyor.

Aşırı Bilgi ile başedebilmek için geliştirebileceK bazı örnek filtreler yazacağım. Ama internet, doğası gereği filtrelerimizi aşmak için yeni yollar bulacaktır.

Epostalarımızı gün içerisinde sürekli kontrol etmeyelim. Günün belirli zamanlarında kontrol edelim. Sık sık eposta kontrolü yapmak hem vaktimizi çalar, hem de iş verimini düşürür.

Facebook, Youtube gibi sosyal paylaşım sitelerinde güvenlik ve içerik filtreleri mevcuttur. Gerekli ayarları yaparak sadece görmek istediğimiz bilgiye ulaşabiliriz.

Google gibi arama motorları bizim bilgiye ulaşmamızı kolaylaştırırlar. Her halükarda bulduğumuz bilginin doğruluğunu çapraz kontroller yaparak test etmeye çalışmalıyız.

Bilgi kaçırmaktan korkmayalım, eğer bir şey gerçekten çok önemliyse takip ettiğimiz başka bir kanaldan onu duyacağız ne de olsa. Haber okuyucu programları, friendfeed ya da twitter hesabımızı sürekli açık tutmaya da gerek yok bu durumda.

Msn Messenger benzeri anlık haberleşme programları gerektiği zamanda ve gerekli gruplamaları, kısıtlamaları yaptığımız takdirde işimizi kolaylaştırır. Aksi halde en fazla zaman tüketen ve bilgi bombardımanı yapan uygulamalar anlık haberleşme programlarıdır.

Türkiyede internet kullanıcıları interneti en çok haber okumak için kullanıyorlar. Haberleri gün içinde anlık takip etmek çoğu kimse için gereksizdir. Sevdiğimiz köşe yazılarını ve haberleri RSS okuyucu programlarla kolayca takip edebiliriz.

İnsan beyni bir çok işi paralel yapmaya uygun değildir. Hem eğlenmek hem çalışmak, paralelinde televizyon izlemek aslında mümkün değildir. Dikkatimiz hızlıca bu veri kaynakları arasında gider gelir ve kısa zamanda da yorulur. Bilgisayarınızın başından uzaklaşıp 10 dakika farklı bir şeyler yaptıktan sonra dönüp kaldığınız yerden işinize dam etmeniz daha uygun olacaktır.

Sürekli olarak bilgi akışı göremediğiniz zaman kendinizi kötü hissediyor musunuz? Facebook kapalıyken sürekli onu açma isteği duyuyor musunuz? Bilgisayarı kapatınca dinlenmek için televizyon mu açıyorsunuz? Bu durumda bilgi bağımlısı olma ihtimaliniz çok yüksek.

Aşırı bilgi ile yüklenmeye yol açan en önemli faktör kişinin kendisidir. Yapılacaklar listemizi, fikirlerimizi, hatırlatmalarımızı, iletişim listelerimizi ne kadar düzenli tutuyoruz acaba? İnternette bu tür işler için çok fazla araç var. Mesela Gmail, bu saydığımız işlerden çoğunu entegre bir şekilde ücretsiz olarak sağlar.

Dinlenmek hem vücut hem de ruh sağlığımız için önemlidir. Dinlenmeye ve düşünmeye zaman ayırmalıyız.

Yunus Özen

www.yunus.gen.tr/asiri-bilgi-sendromu

12 Ağustos 2017 Cumartesi

Fransa'da Güneş Paneli Döşenmiş Yollar İle Elektrik Üretimi


Dünyanın ilk güneş panelli yolu Fransa, Normandiya’da, Tourouvre au Perche’de 5 milyon Euro harcanarak hayata geçirildi. Tam 1 kilometre (0,6 mil) uzunluğunda, 2800 m2 alan kaplayan yolun, yakınlarında yer alan 3400 nüfuslu bir köydeki tüm elektrik ihtiyacını karşılaması ve günde 2000 motorlu taşıtın bu yolu kullanması bekleniyor. İki yıllık deneme aşamasını geçerse yaygınlık kazanacak.

Çevre bakanı Ségolene Royal tarafından açılan yolda kullanılan paneller üzerine reçine kaplı silikon levhaların kaplandığı ve bu yolu ağır vasıtaların bile kullanabileceği söyleniyor.

Güneş panelli yollar tartışmaya açık ve geniş çapta denenmemiş yeni bir teknolojidir. Güneş panelli bisiklet yolu 2 yıl önce Hollanda’da açılmış ve sadece bir evin yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabilecek derecede elektrik üretebilmişti. Bu bisiklet yolunun maliyetinin diğer kaynaklardan elde edilen elektriğin 100 katından fazlasını ödeyebilecek kadar yüksek olduğu tahmin edilmişti.

Fransa’daki panel yolun aşması gereken daha da çetin bir mücadele var. Normandiya’da yolun yapıldığı bölge, tipik olarak yılda 2 aydan az süreli (ortalama 44 gün) güçlü gün ışığı alabiliyor.

Yollara döşenen panellerin çatılara yerleştirilenlerden daha az verim sağladığı biliniyor. Yine de eğer bu deneme beklenildiği kadar çok enerji üretimi yapabilirse ve yolları döşeyen şirket olan Wattway, gelecekteki panellerin üretim maliyetini aşağıya çekebilirse bu panel yollar oldukça iyi bir yatırım aracına dönüşecektir.

Hedef karayollarını, otoparkların ve sınai alanların güneş panelleri döşemeye elverişli hale getirmek. Almanya'daki yollar için ilk dayanıklı panelleri üreten Solmove şirketinin genel müdürü Donald Müller-Judex, “Bu proje için yolları kullanırsak, doğal alanları ve tarlaları panellerle örtmeye gerek kalmaz”, diyor.

Asfalt ve bütün stabilize yolları ‘elektrik santraline' dönüştürmek mümkün mü?


Gölgeleme randımanı düşüreceğinden, araç trafiğinin yoğun olduğu yollar solar panellerle kaplanmaya uygun bulunmuyor.

Enerji dönüşümünü konu alan ‘Energy Switch' adlı kitabın yazarı Craig Morris bu problemin bütün yollar için söz konusu olabileceğini belirterek, ‘Gölge güneş enerjisinin baş düşmanıdır. Üzerinden taşıt geçen her yol gölge yapar” diyor.

Bu sözlere katıldığını söyleyen Müller-Judex ancak bu projenin otoyollar değil de köyleri birbirine bağlayan dar yollarla sanayi sitelerine uygun olduğunu belirterek, “Araç trafiğinin az, güneşin ise bol olduğu yollarla meydanlardan önemli miktarda elektrik elde edilebilir” diyor.

Solar karayollarından ne kadar elektrik alınabilir?


Fikir oldukça yeni olduğundan önce küçük çaplı projelerde denenmesi gerekiyor. Fransız yetkililer, “Bin kilometrelik yolu solar panellerle kaplarsak, nüfusun yüzde 8'ine tekabül eden 5 milyon kişinin yıllık enerji ihtiyacını karşılarız” diyorlar.

Müller-Judex solar kara yollarının güneş parkları kadar verimli olamayacağını ancak kilometre başına yılda 100 kilovatlık elektrik üretilebileceğini hesaplamış. Alman uzman 30 metrekare genişliğindeki alandan kazanılacak enerjiyle bir elektrikli otomobilin yılda 11 bin kilometrelik mesafe kat edebileceğini belirtiyor.

Yol panellerinin temiz tutulması ve araçların ağırlığına dayanıklı olması gerekiyor. Morris cam panellerin sürüş için elverişli olmadığını ve farklı çözümler üzerinde durulması gerektiğini hatırlatıyor.

Fransa'daki karayollarını kaplayacak olan Colas şirketi, birden fazla kattan oluşan hücre yerleştirilmiş özel kaplama geliştirmiş. Bu malzemenin en önemli özelliği dayanıklı ve lastiğin kavramasına uygun olması. Panellerin temiz kalması için geliştirilen özel kimyevi madde ise kir zerreciklerini tahrip ediyor ve panellerin yağmur suyuyla temizlenmesini sağlıyor.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...